5 entry daha
  • çoğu hollywood oyuncusuna bakınca "bunlar da oyuncu mu!" dedirten, hakiki oyuncu, insan gibi insan.

    traumprotokolle (rüya defterleri) adlı, müzik eşliğinde metin, şarkılar ve videolardan oluşan gösterisi hakkında kendi sözleri:

    insanliğin en eski sanati nedir
    düş görmektir...... diyor jorge luis borges

    işte öyle dönüştü düşler videolara, videolarsa......

    akıl uyuduğunda ve biz rüya gördüğümüzde... içimizde, sınırsız resimler ve dizginlenmemiş kelimelerle bize, ruhumuzun, bilincimizin yüzeyi altında tattığı nice yaşantıları anlatan bir ozan uyanır... oysa uyanıklığımız sırasında, bilinçsiz olanın sahilleri boyunca kayıp gitmekteyizdir ve rüyalar, bilinç dışının denizindeki köpükler gibidir.

    ama rüyaları... tıpkı apansız köpürüverdikleri gibi... yine bir çırpıda unutup gideriz. uyanışın ilk göz kırpışıyla, derinlerden çıkıp gelmiş olan şişe cini, buharlaşıp yok olur. lâkin rüyaya sıkıca tutunur ve onu söze tutturursak, belki hayata nasıl devam ettiğini görme fırsatına kavuşuruz... uyanık hayatın ta içinde... bizi şunu yahut bunu gerçekleştirmeye iten neydi? kim bilir, belki de bir düştü... bir düşten fazlası değil, bir düşten azı da değil!

    bir ara, uyandığım zaman hemen rüyamı yazardım. sonra başka bir zaman geldi ki, bu notları, "rüya defterlerimi", çıkarıp önüme koydum... onları video kamera önünde yeniden yaşamak için.

    işte bu böyle ortaya çıktı: 25 yılı az aşkın bir zaman önce rainer werner fassbinder bana şöyle dedi: "bundan sonraki filmi ötekilerden farklı şekilde yapacağız... sadece oynamayacaksın, filmi birlikte icat edeceğiz. unica zürn, senin oynayacağın kadın, geçirdiği şizofren hezeyanlardan biri sırasında, ikiye bölünmüş berlin'i kendi başına tekrar birleştirme 'vazifesine' sahip olduğunu 'yaşıyor'... hem de altmışlı yıllarda... duvarın yıkılmasından onlarca yıl önce. tabiri caizse, rüyada gibi adeta bütün bir şehre hamile kalıyor.

    ben de önümüzdeki haftalarda aynen hamile gibi karnımda bu yeni filmi taşıyarak gezeceğim. ama çekime başlamadan birkaç gün önce fassbinder asistanına beni aratıyor: şimdi başka bir film yapmak zorundaymış. arkadaşı armin kendini öldürmüş... ve fassbinder "13 aylı* bir yılda” filmini çekiyor.

    e peki ben ne yapacağım? önce beklentim yüzünden depresyona giriyorum. çoktan, sanrıların dünyasına girerek yaşamaya o kadar kuvvetle başlamıştım ki! bütün bu birikmiş enerjiyi ne yapacaktım? kendime bir video kamera aldım ve rüya defterlerimde kayıtlı olan kendi bilinçaltı dünyamı kendim çekmeye giriştim. ben... benimle başbaşa yapayalnız... ve çoğunlukla geceleri, herkes uykuya daldığında... ve bu şekilde ortaya çıkanlar ilk başta başkalarına göstermek için ortaya çıkmadı.

    tuhaftır, o malzemeyi anca şimdi, (üzerinden iki yıldan fazla zaman geçtikten sonra,) koliden çıkarıyorum. büyük ölçüde solmuş, ama yine de hâlâ şaşkınlık verici derecede yoğun... ve bir şey var ki gözden kaçırmak mümkün değil: o zamanlar rüyamda gördüğüm bazı şeyler, sonradan "gerçek" oldu. mesela: rüya kayıtlarından biri şu cümleyle başlıyor: "i am very proud to sing you tonight." şimdilerde hakikaten sahneye çıkıp şarkı söylüyorum.... o zamanlar bu anahtar rüyalardaki imgelerim sonraki bazı şarkılarımda şiire dönüştü.

    uyurken düş görürüm... uyanıkken düş görürüm... ve bazen hiç emin olamam... uyursam uyanmayacak mıyım... ve uyandığımda, bir daha uyuyacak mıyım?

    hanna schygulla
    (çeviren koral özgül)

    --------------------------------------------
    * ç.n. filmin orijinal adı "in einem jahr mit 13 monden"... normalde almanca'da yılın bölümleri anlamında kullanılan ay "monat", gökteki ay anlamındaki "mond"dur. yine de burada yıldan bahsederken, gökteki ay anlamına gelen kelimeyi kullanmış.
14 entry daha
hesabın var mı? giriş yap