6 entry daha
  • "oscar adayıysa sevgi pıtırcığı bir filmdir" gibisinden bir düşünceye teğet geçen film. yüreklerimizi açalım, kendimize ulaşalım klişesi kullanılsa da açığa çıkan her sorun çözüme ulaşmıyor, açılan her yürek mecrasına kavuşmuyor. seyirci izlerken kendini çok da mutlu, hafiflemiş hissetmiyor. karakterler, ilişkiler, kıskançlıklar, itiraflar, gidişat şaşırtıcı değil; filmin de böyle bir iddiası yok zaten. ama filmin genelindeki doğallık ve açıklık insanı şaşırtabiliyor. bir de lena rolündeki frida hallgren, rolüne cuk diye oturmuş, genç, ışıl ışıl, hayat dolu, kırgın ama cesur. neyse, bu filmden de çıkarılacak şeyler var elbet:

    - sosyal devlet fani, koca dayağı baki.
    - er kişiler, duygularını ve kendilerini çok net ifade eden hatun kişilerden ürker.
    - michael nyqvist' e görüldüğü yerde evlenme teklif edilecek.
    - kahve de önemlidir.

    bir de "tanrı affetmez, çünkü tanrı suçlamaz"... onun bizim kastırmamıza ihtiyacı yok, bizim onu sevmeye, ona inanmaya ihtiyacımız var. sevebilmek, bir şeyleri, birilerini adam gibi sevebilmek için de önce kendimiz olmamız gerek (bkz: duygusallasiyorum muntazaman).
14 entry daha
hesabın var mı? giriş yap