2 entry daha
  • rüzgar gibi geçti'nin devamının ripley'in yazmasının iyi olup olmadığını düşündüren kitap.

    --- spoiler ---
    scarlett ile rüzgar gibi geçtinin arasında birçok fark olmasına rağmen, üslup olarak margaret mitchellin üslubuna yakın oluşuyla okuyucuya yabancılık çektirmemiştir ripley.
    farklara gelirsek (haddimiz olmayarak) mitchell kitabında kişilere, tarihe, olaylara önem vermiş, bir tek olaya saplanıp kalmamıştır. ripley ise scarlett irlanda'ya gidene kadar, rhett butler ve scarlett'in aşk kovalamacasını anlatmış, modern zaman aşk romanlarının ötesine geçememiş, okurun kafasında; "hımm, ne zaman karşılaşacaklar, barışacaklar mı, sonları ne olacak" soruları dışında bir şey oluşturamamıştır. bu bölümü (400 küsur sayfa) yanlış anlamalar üzerine kuran ripley, ancak scarlett irlanda'lı akrabalarıyla tanıştıktan sonra örgüyü olaylara dönüştürmüştür. ki bu bile akılların bir kenarında onların barışacaklarını beklememize engel olmuyor.
    scarlett irlanda'lı akrabalarıyla tanıştıktan sonra ise margaret mitchell'in kitabında hiç olmayan sınıf farkı tartışmasıyla karşılaşıyoruz. mitchell kitabında sadece ırk ayrımından ve bunu da ayrıntılandırmadan bahsederken (ki mitchell, kitabında tüm sosyal olaylardan yüzeysel olarak bahseder), ripley, scarlett'in yaşadığı bocalamadan yola çıkarak, kişilerin düşünceleri ya da söyleşmeleri aracılığıyla bu konuyu ayrıntılı bir biçimde okura sunmuştur. scarlett bir yandan annesinin eğitimini, onu bir hanımefendi gibi yetiştirmeye çalışmasını aklından çıkaramaz, bir yandan da akrabalarının, rahatlığı, kurallara uzaklığı, huzuru karşısında ne yapacağını şaşırır. sonrasındaysa ikisini birden yaşamaya karar verir zaten. kasabada yerel kıyafetlerle tarlada çalışan bir köylü, balolarda bir prenses. başlangıçta fakirlikleri ve basitlikleri yüzünden akrabalarını kabul etmek istemeyen scarlett'in ailenin reisi olmaya varan geçirdiği evrim, ve hatta sonrasında scarlett'in ira için çalışmaya başlaması (evet, çok şaşırtıcı bir ayrıntı bu. ilk kitabı okuyanlar, scarlett'in kuzey-güney savaşında kılını bile kıpırdatmadığını hatırlayacaklar.) ülke, vatan kavramına bakışaçısı olağanüstü bir dille, olması gerektiği gibi anlatılmış. mitchell kitabında hiçbirşey için iyi ya da kötü dememiş, savaşın politik sebepleri, sonuçları hakkında hiç yorum yapmamış, insanların üzerinde ki etkilerden bahsetmiştir sadece. ripley ise tüm bunları, irlanda - ingiltere arasında yaşananların sebeplerini, bir halkın işgal altında yaşamasının ne demek olduğunu, savaşların olma gerekçelerini tarafsız bir biçimde ayrıntılı anlatmış ama o da hiçbirşeye iyi ya da kötü demeyip kararı okuyucuya bırakmıştır. yaptığı tüm tartışmaların odağında, esasında hiç bir şeyin yüzde yüz iyi ya da kötü olamayacağı vardır.

    sonunda kitabı rhett'in gelip scarlett'i alıp götürmesiyle bitirerek, yine aşk romancısı gibi davranmasına rağmen, bütünde kaliteli bir kitap ortaya çıkartmıştır ripley. ve özetle mitchell yüzeysel ama sürekli, bütünlüklü bir klasik eser yaratmışken, ripley alt yapısı sağlam, sosyal olayları tartışan ama bazen sığlaşan bir roman yazmıştır. mitchell sıfırdan bir şey yaratmışken, ripley var olanı devam ettirmeye çalıştığından çok da yadırganacak bir durum değildir o ayrı...
    --- spoiler ---

    sonuç olarakta herşeye rağmen iyi ki devamını alexandra ripley yazmış dedirten roman. *
20 entry daha
hesabın var mı? giriş yap