3 entry daha
  • bütün (bkz: jean luc godard) filmlerini izleyesinizi getiren yapıt. iğneleyici ve olabildiğine huysuz godard’a aşık mı oldum, nefret mi ettim bilemeden filmi soluksuz izlettirmiştir.

    benim en çok beğendiğim kısmıysa (godard’ın gözlüğü temasından sonra bittabii) anne ile sabah kahvaltısında konuşmaları esnasında sözel mananın içerdiği alt anlamları alt yazıyla geçirilmesi olmuştur. hangimiz ilişki tıkanma noktasına gelince “günaydın” derken bile “lanet olası pislik” alt anlamını vermedik ki?

    zaman zaman kameraya bakarak konuşmaları, filme ara ara giriş yapan dış ses, ironik ifadelerle vurgulanan “bu izlediğiniz sadece bir film.” notu, eylem sahnelerinin gerçekçiliği, gözlük-eylem teması, meclis sahnesinin sonunun hep yuhalanarak bitmesi ama meclise gitmekten godard’ın vazgeçmemesi (hatta ilk meclis sahnesinde mikrofonun ona yetişmemesi), nü sahnelerin doğallığı.... daha bir çok anektod sayıp filme beklentiyi artırmak istemem ama oldukça tadında bir film olmuş. (hatta tadından tekrar tekrar izlemeyi gerektirecek bir film diyelim biz ona.)

    ayrıca (bkz: louis garrel) in hastası olarak nası hem o kadar çirkin hem yakışıklı ve karizmatik oluşunu (bu film için sadece) (yoksa louis’in havada karada benim için gideri var) (off o nü sahneleri) (size stacy varsa bize louis yeter) (neyse) anlayabilmiş değilim.

    gidiyim de uyuyum. (yeterince louis ve godard resmi biriktirmiş durumdayken ehuehu)
25 entry daha
hesabın var mı? giriş yap