6 entry daha
  • tüm bilgilerin ışığında, tüm canlılar gibi insan da eksikleriyle mücadeleye ihtiyaç duyar. aç olduğunda yemek arar, susadığında su için toprağı kazar, hedefi arzuladığı şey olur. madde de bir kısım böyledir. madde çok olduğu yerden az olduğu yere gider. sanki az olan yer eksiği tamamlamak istermiş gibi.

    yani olmak ya da olmamak bütün mesele bu. ya arzuya sahipsinizdir, ya da eksikliğe talimsinizdir. ötesi berisi bundan ibaret. yaşam mücadelesi, hep bunun üzerine kurulu. ya elde et ya terk et. ya yaşa, ya öl. ya üre ya soyunu kurut. ya sev ya terk et değil ama kesinlikle.

    peki ya eksikliğini hissetmediğimiz şeyler? seks yapmak istemek, acıkmak, susamak, paylaşamamak istemek... onlar da orada duruyorlar. istenmeyi bekliyorlar. ölümden sonraki sonsuz cennet fikri bu yüzden silikleşiyor. sonsuz günler sonsuz gevşeme, sonsuz bir döngüye girecek psikoloji. ihtiyaç duymadan elinin altında her şeyin olması... bu fikir aslında yokluk devrinin insanlarının. biz varlık devrinin insanlarıyız. bizim için cennet sadelikte, sessizlikte, bir bardak çayda, huzurda. oysa eskiler şenlik üstüne şenlik ararlar, gözleri insan ararmış e çünkü dünyada insan az.

    avuntusunu da neşesini de cennette bulur insanoğlu. çünkü yaşadığı sürece ulaşamayacağı ezici hayali, gidermediği susuzluğu, özlediği, delirdiği çıldırdığı cennet.

    cennet, avuntuların da ötesi. gerçeğin en uç köşesi. sonları alışık bünyelerin bug'ı. baş döndürücü, kavurucu, yakıcı arzu. şehvet ve hırs, aşk ve pespayelik, bir sürlü bitemeyen sonsuz katlı pasta.
29 entry daha
hesabın var mı? giriş yap