3 entry daha
  • kişinin karakter özelliğine dair olmak üzere yapılan, lâkin son zamanlarda dilimizden çıkmak üzere olan bir sıfatlandırmadır.

    bir vakitler, henüz türkiye'mizde enseye tokat göte parmak ilişkiler yokken, halk olarak çok az kullanırdık bu sıfatlandırmayı. o sıralar aramızda pek üç kağıtçı olmadığından olsa gerek, o dönemde yayınlandığı vakit yaptığı entrikalarla hepimizin elini ağzına götürüp "abovvvv" diyerek seyrettiğimiz dallas dizisinin jr tiplemesi için kullanacak kadar yabancıydık bu deyişe mesela. çünkü o vakitlerde bir söz verdiysek, o söz senet yerine geçerdi.* hayatımızda görüp görebileceğimiz en dolandırıcı karakter de -henüz- o dizideki jr efendi idi. hepimiz bu adama sinir olur, "pis üç kağıtçı!" diyerek yaptığı her bir davranışı şaşırarak, hatta şaşkınlıktan ağzımız açık kalarak izlerdik. dolayısıyla o vakitler bizde üç kağıtçı sayılan tipler, gerçekten sokaklarda "bul karayı, al parayı" cinsi oyunlar düzenleyen geniş paça pantolon giyip, pala bıyık uzatan adamlardı. sonra zaman geçti, devran döndü; daha sık kullanır olduk bu lafı. hem de apartman komşumuz için, iş arkadaşımız için, en yakın dostumuz, arkadaşımız için kullanmaya başladık. derken alıştık buna. üç kağıtçılığa, dolandırıcılığa alıştık. ve buna o kadar alıştık ki, üç kağıtçılık her birimizin karakter özelliği gibi yapışkan bir şey haline geldiğinden kişilerin ayırt edici, kötü bir özelliği olmaktan çıkıp, doğal-normal bir karakter özelliği gibi benimsenmeye başladı tarafımızdan. işte o nedenlerledir ki, kişileri ayırt etmede kullandığımız bir sıfat olmaktan çıktığı içindir ki; artık çok az kullanıyoruz bu tanımlamayı. bu deyiş sözcük hafızamızdan silindi neredeyse. pek az insan, pek az insanı tanımlarken bu sıfatlandırmayı yapıyor artık. tabiidir ve ne yazıktır ki bu, toplum olarak ahlâk yapımızın düzelmesinden kaynaklanan bir güzelleşme değil. toplum olarak topumuzun ve her birimizin bir şekilde üç kağıtçılıktan nasibini alması ve hatta bu sıfatlandırmayı üzerimize almayı da pek güzel ve rahat bir şekilde kabullenmemizden. alavere dalavere çevirmeye yatkınlaşan yapımız, o jr'ı geride bırakacak derecede tütsülendi artık bir kere. "gelişmiş" birer modern çağ insanı olduğumuzdan; kazık yiye yiye kazık atmaya alışıp, bunu doğal ve olağan bir şey saydığımızdan farkında olmadan üç kağıtçı da olduk. nereden mi biliyorum? sürekli alış veriş yaptığım bakkalım demin bana kazık atmaya çalıştı da, oradan biliyorum. sözlerimi ne yazık ki bu da böyle bir anımdır diyerek bitiriyorum. demirbank tarihin 17 ocak 2005 olduğunu da söylemiyor artık radyoda.
99 entry daha
hesabın var mı? giriş yap