6 entry daha
  • abd'nin uluslararası hukuku çiğneyerek ırak'ı işgal etmesi sonucu kamuoyunda (haklı olarak) oluşan "sırada kim var?" sorusundan enerji aldığını düşündüğüm kitap. genel olarak inceleme fırsatım oldu, beyin fırtınası yapmak için ilginç. ancak ilk etapta şu soruları sordum kendime:

    1) abd'nin şu anda veya gelecek 5 - 10 yıllık projeksiyonuna göre harbe hazır tam donanımlı tümen sayısı kaçtır?

    2) bu tümenlerin kaçı irak'tadır?

    3) bu tümenlerin ve söz gelimi avrupa'daki, kore'deki, japonya'daki vs tümenlerden hazır olanların olası bir harekat bölgesine kaydırılmaları ne kadar sürer? bu güç kaydırmasının taktik ve stratejik etkileri neler olur?

    4) türkiye'nin iletişim ve komuta kontrol altyapısının özellikleri nelerdir? tafics, tasmus nedir? fiber optik haberleşme altyapımız ne durumdadır? türkiye'nin hava savunma erken ihbar altyapısının özellikleri nelerdir?

    5) abd'nin türkiye'ye karşı yapacağı büyük ölçekli bir harekat için hazırlaması gereken lojistik altyapının boyutları nelerdir? bu altyapıyı kurmak için ne kadar süreye, maddi kaynağa ve personele ihtiyacı olacaktır?

    6) en temel stratejilerden biri olan enerji yollarının güvenliği kapsamında işgal edilen irak'tan sonra türkiye'nin işgal edilmesi enerji* yollarının güvenliğine ne gibi bir etki yapacaktır? türkiye gibi kendine has bir sosyo kültürel yapıya sahip ve iç dinamikleri çok farklı bir ülkenin işgal harekatı sonrası sindirilmesi ve stabilize edilmesi ne kadar sürecektir? bu geçiş aşamasında oluşacak kaos ortamı kafkaslar, balkanlar, ortadoğu, doğu akdeniz'deki abd ve liberal* çıkarları nasıl etkileyecektir?

    7) soğuk savaş sonrası dönemde orta asya'nın hakimiyeti için mücadele etmeyi hedefleyen abd, bu bölgeye sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi açıdan açılacak kapı olan türkiye'yi işgal ve sonrasında kaos ortamına sürükleyip kapıyı kapatmayı mı tercih eder, işbirliği yaparak devamlı açık tutmayı mı?

    8) abd gerek orta asya gerekse ortadoğu'daki çıkarları açısından kritik önemi haiz kafkasya üzerinde büyük etki sahibi olan türkiye'yi nötralize etmeye uğraşıp, bu bölge (artı bölge halkları) üzerindeki etkisini* kaybetmeyi göze alır mı? bölgede çıkarlarının çoğu yerde uyuştuğu türkiye ile ortak hareket etmek yerine bölgeyi rusya'ya terketmeyi göze alır mı? burada tekrar türkiye'yi tam hakimiyet altına almak, stabilizasyona kavuşturmak için harcaması gereken insan, para ve zamanı göz önünde bulundurmak gerekir.

    bugün türkiye'nin altında isterse trilyon kere trilyon dolar değerinde kripton madeni olsun. türkiye kör topal da olsa demokratik, batı tipi bir hukuk devleti olduğu için, serbest piyasa ekonomisine sahip olduğu için uluslararası sisteme karşı tehdit arz etmez. "kontrol edilmesi" için işgal edilmesi değil, doğrudan ya da dolaylı ekonomik yaptırımlar uygulanması yeterlidir. bugün imf "kestik kardeşim biz size krediyi, başka kapıya" dese bu, 1000 tomahawk'la yapılacak bombardımandan daha etkili bir darbe olur. en son 2001 krizinin sadece ekonomi değil, sosyal yapımız ve psikolojimiz üzerinde de nasıl bir etki yarattığını hatırlayalım. kuzey kore'ye istediğiniz kadar ambargo uygulansın, ne elde edilebilir?

    devamlı duvarın köşesine sinmiş, gardını almış saldırıyı savuşturmak için tetikte bekleyen ülke olmaktansa, aktif ülke olup etkin politika izlemek, amaçlarla araçları birleştirmek daha akılcı bir yoldur. artık soğuk savaş'ın çift kutuplu dünyası yoktur. yani bir tarafta olmayan ülke otomatikman diğer tarafa kaymaz. çıkarlar doğrultusunda işbirlikleri ve çıkar çatışmaları vardır. tüm siyasetler belli kaynakların kontrolü üzerine yoğunlaşmıştır, serbest piyasa ekonomisi, liberalizmin güvenliği gibi kaygılar ön plandadır ve terörizm, diktatörlük*, kayıt dışı ekonomi, kaçakçılık gibi olgular bu dengeleri en başta tehdit eden unsurlardır. uluslararası sisteme entegre olmuş devletler, adı üstünde, entegre oldukları için sisteme karşı tehdit arz etmezler.

    ulusal politikalar belirlenirken tamamen analitik düşünülmeli, çıkarlar iyice belirlenmeli ve fayda analizleri yapılmalıdır. günümüz uluslararası arenasında artık çıkar çatışmaları ve ittifaklar iç içe girmiş durumdadır. bir bölgede a ülkesi ile işbirliği yaparken başka bir bölgede b ülkesi ile a'ya karşı mücadele verebilirsiniz. bu denklemler bütününde türkiye tarihi ve jeostratejik konumundan kaynaklanan doğal misyonu çerçevesinde, kendine yakışır bir siyaset gütmelidir. kabuğuna çekilmiş, imkansız komplo teorilerini projeksiyon olarak kabul eden yorumlar, kanımca, bizi kısır döngüye sokar. her duruma karşı b, c, d... planlarımız olmalıdır elbet, ancak realiteyi sıkı biçimde kontrol altında tutmak şartıyla....
217 entry daha
hesabın var mı? giriş yap