7 entry daha
  • panait istrati'nin şimdiye kadar okuduklarım içinde en güzel romanı "arkadaş"'ın diğer adı.

    ah! bir adamın gözlerinin içine bakmak öyle kolay iş midir, sanırsınız? adam her gün binlerce gözle karşılaşır. bir an göz göze gelirsiniz, sonra, bir daha hiç görmemek üzere, sağa sola gidersiniz, tıpkı mezbahaya götürülen sığırların bakışları gibi. o gözlerin, o bakışların içinde kalbimizin ta derinliklerine işleyecek ve sizi anlayacaklar da vardır. ama geçip giderler. siz de yolunuza gidersiniz. bir anlık bir zaman içinde bizim için yaratılmış dostu, hayatın, en aşağılığına varıncaya kadar, her insana ayırdığı biricik dostu kaybederiz. onu elimizden kaçırmışızdır. çünkü biz yolda karşılaşınca koklaşan ve birbirlerine:
    "dur bir göreyim seni! benim gibi bir hayvancıksın: belki bana bir diyeceğin vardır, acı ya da tatlı, ama beni de ilgilendiren bir sözün vardır belki, çünkü ben de senin soyundanım" diyen o köpeklerden aşağı yaratıklarız biz.

    ...

    - ...deli misiniz siz? dedi. sizi tanımıyorum ben, dedi.
    - hâlâ tanımıyor musunuz beni?
    - nasıl "hâlâ"? sizi hiç tanımıyorum... insan bir saatte tanınmaz.
    adrian üzgün üzgün boynunu büktü:
    - yazık! bense hiç olmazsa bir insanı sevmek için zamanın önemi olmadığını sanıyordum.
    - evet ama, bir insanı sevmek için ilkin onu tanımak gerekir.
    - tam tersini söylemeli: bir insanı tanıyabilmek için ilkin onu sevmek gerek.

    ...

    "bir sırrı içinde sakladıkça o senin kölendir. bir baskasina söylediğin anda sen onun kölesi olursun"
    anlaşıldı: mihail, köleliğin hiçbir türlüsünü sevmezdi...
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap