3 entry daha
  • ingilizcesi liturgy olan sözcüğün aslında latinceye dayanan anlamı "halka, veya bir topluluğa hizmet"ken günümüzde "bir ritüelin uygulanması için uyulacak ayin, dua vb. şeylerin yetkili kişi tarafından tespit edilen sırası" olarak kullanılıyor. aslında kelime daha ziyade kiliseler için kullanılsa da kavram her yerde ve her ritüelde var. budistlerin de törenlerinde bir liturjiden söz ediliyor, isterseniz bir düğünde gelinin hangi müzikle girip pastayı keserken müstakbel kocayla dudaktan öpüşüp öpüşmeyeceğini belirleyen kişiye de litürjist diyebilirsiniz bu konseptte.

    hal böyle olunca, özellikle orta çağ katolik kilisesi bütün kiliselerin organize hareket etmesi, birbirleriyle tutarlı olması ve insanların avrupa boyunca bütün kiliselerde aşağı yukarı aynı formda ibadet etmesi (dolayısıyla kiliseye itaat etmesi) için çeşitli kurallar, formlar yaratmıştır. örneğin hangi günde hangi aziz'in anılacağı, anılırken kiliseden hangi pasajların okunacağı bu liturjik kurallar dahilinde belirlenmiştir. o dönemdeki net baskı yüzünden kiliselerin tamamı buna uymuştur ancak bugün bazı kiliseler bu kuralları esnetmekte, "doğaçlama" ibadetler yapmaktadır. bu kurallara uyanlara "litürjik killise" denilirken, uymayanlara "litürjik olmayan" (non-liturjical) kilise de deniliyor kimilerince.

    bu açıdan bakınca, bütün camilerin bir merkeze bağlanması, tamamından merkezi ezan yayını yapılması, hatta bayram namazlarında verilecek hutbelerin merkezi bir otorite tarafından belirlenmesi de litürjik algılanabilir.

    bu litürjinin insanlığa faydasıysa, özellikle orta çağ avrupasında geniş coğrafyada kiliseler arası takvimlerin ve zamanlamanın doğru düzgün yapılması problemini doğurması ve dönemin rahiplerinin bu konuya kafa yormak zorunda kalmasıdır. bu konuda önemli adımlar atan beda (st. beda, 700'lü yıllar) özellikle geçmişten gelen bazı kronolojik tabloları günellemiş ve sonunda kiliseler arasında az çok bir tarihsel standart olmuştur. (adam öldükten 1200 sene sonra kendisine kilisenin fahri doktorası tadında bir ünvan - doctor of church - verilmesi de apayrı tartışma konusu...)

    özellikle kiliselerin bu dönemlerdeki su saatlerine güvenmemesi, astronomik takvimlerin görece gelişmesini sağlamıştır. sonunda kilise farkında olmadan istediğini elde etmiştir ve insanlığın en önemli probleminin merkezine kendini oturtmuştur: zaman tutmak. litürjik gerekçelerle kiliselerde yapılan düzenli ayinler (belirli saatlerde okunan dualar, pazar günleri toplanmalar, bilmem ne azizini anma günleri vs.) kiliseyi "zamanı deklare etmeye" mecbur kılmıştır ve sonunda el çanları, kilise çanları her yerleşim yerinin vazgeçilmezi olmuştur.

    bu durum ironik olarak en küçük zaman birimi saniye'nin kiliseden soyutlanıp sezyum atomuna devredildiği clock sözcüğünün etimolojisine de yansımıştır (bkz: clock/@hooker with a penis), dünya'daki ilk ödünç verme mekanizmasına dayalı halk kütüphanesinin doğmasına da sebep olmuştur. (bkz: horace mann/@hooker with a penis)
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap