6 entry daha
  • yaşar kemal'e ait bir roman serisinin ilk cildi.

    bu kitap taş kokuyor, toprak kokuyor. daha ilk sayfalardan itibaren insanı çepeçevre doğallıkla, samimiyetle, saflıkla sarıp sarmalıyor. hatta bana kalırsa ilk üç sayfası ciltler dolusu tasvirlere bedel. sapsade, yalın mı yalın bir manzara... alelade, insanın gözlerinin önüne seriliyor sanki. kahramanlar da kanlı canlı. okurken sanki yoldaş olunuyor her bir karakterle. ama bence yazarda bir "kaygı" var. istiyor ki okuyucu söz konusu kişiliği ya da mevzunun cereyan ettiği mekanı iyice kavrasın. bilsin neyin nesi olduğunu. dolayısıyla çoğunlukla her bölümün başında bir tanıtma, tanımlama; izah ve tarif var. mesela yusuf atılgan'da bu durumun tersi var. okuyucu zamanla, olayın kendi hızındaki seyrini dikkatle takip ederek tanıyor, biliyor, anlamlandırıyor kişileri ve genel mevuzyu. bunun tersine yaşar kemal daha fazla yardım ediyor okuyucuya. ne ki muazzam bir naturellik eşliğinde. açıkçası bana knut hamsun'un iki ciltlik dünya nimeti'ni hatırlattı. gerçek şu ki bu doğallığın, kurgudaki bu detaylı ince işçiliğin nobelle taçlanmamış olması şaşırtıcı.

    --- spoiler ---

    hatçenin ölümü, ıraz ve bebek memedin ayrılışı, abdi ağanın vurulması bana biraz fazla ani geldi.
    --- spoiler ---
12 entry daha
hesabın var mı? giriş yap