5 entry daha
  • entrye kimseye bir şey katmayan kişisel bir detayla başlamak istemezdim ama belirtmem gerek: bu seriyi izleyeli 9 yıl oluyor. yalnız o kadar muhteşem, öyle müthiş bir üçleme ki hala aklımda. hatta abartayım benliğimde diyeyim. 20li yaşlarımın tam başında ve haliyle şimdi olduğumdan çok çok daha optimist ve biraz daha idealisttim izlediğim zaman. bu seri beni öylesine çarptı ki... bu seri "gerçekliği", "gerçek dünyayı" acımasız, gaddar, hain ve umursamaz bir tokat gibi öyle bir çarpıyor ki beynine, kalbine, midene hiç unutmayacağın ve acısı her zaman hissedilecek güzel, önemli ve hüzünlü bir darbe alıyorsun. en azından benim için böyle oldu.

    her zaman güzel bir kitabın güzel bir filmden karşılaştırılamayacak kadar daha iyi olduğuna inandım, bunu savundum hatta kendimce buna tanık oldum. yalnız çok çok az film vardır ki gerçekten de "kitap gibi" diyebildim. bu üçlemenin üç filmi işte bu kategorideki liste başım. senaryosu zaten çok güzel 6 ciltlik bir romandan alınmış ama kobayashi bu mükemmelliğin üstüne sinemanın eşsizliğini de katabilmiş.

    spoiler olur mu emin değilim*** ama konusuna çok kabaca değinirsem ikinci dünya savaşı sırasında totaliter* japonya'da yeni mezun idealist, sosyalist, pasifist bir gencin önce japonlar tarafından kolonize edilen mançurya'da göreve başlaması sonra da orduya alınması ve bu sırada ne kadar çırpınsa da, tabire caizse kantvari etiğine ne kadar tutunmaya çalışsa da şartların dayattıkları sonucunda tek amacı hayatta kalmak olan* bir yaratığa dönüşmesi. senaryosunu aldığı romanın ciltleri gibi 3 filmin içindeki 6 bölümden oluşuyor seri ve herbir bölüm ana karakterimizi daha da "geliştiriyor". ana karakterimiz bu sırada sırasıyla idealist genç, esir kampı sorumlusu, rütbesiz er, kaçak, sovyetler savaş esiri ve tek isteği evine, bütün bunlardan hemen önce evlendiği eşine dönmek olan bir "canavar"a dönüşüyor.

    serinin herbir bölümü ayrı ayrı yıkmıştı beni ama özellikle sovyetler savaş esiri olduğu ve sonrasında hayatta kalma mücadelesi verdiği son film... uf.

    yakınlarda bir daha izleyeceğim. artık 30 yaşında olan bir adam olarak aynı duyguları hissedecek miyim bilmiyorum (zaten şu zamana kadar bir daha izlemememin nedeni biraz da bundan korkmamdır). belki de bu sefer hiç beğenmeyeceğim ama bildiğim şey ilk izlediğim zamanki bana verdiği duyguları hiçbir zaman unutmayacağımdır. belki seriyi bir daha izledikten sonra bir edit yaparım, hem bu sefer dokuz sene önce izlemiş olmanın verdiği önyargı da olmaz, serinin bitimindeki düşüncelerimi, hislerimi direk taze taze yazarım.

    the human condition serisi olarak geçen trilojinin film adları şunlar:

    the human condition ı: no greater love
    the human condition ıı: road to eternity
    the human condition ııı: a soldier's prayer

    uf.
11 entry daha
hesabın var mı? giriş yap