40 entry daha
  • yazı, eser hakkında spoiler içerir.

    alfred hitchcock' un selznick yapımcılığında yönettiği iknci filmi spellbound. itiraf etmeliyim ki filmin parlayan iki hitchcock anı dışında, filmografisindeki kısmen daha az tatmin edici filmlerden biri oldu benim için. aynı duyguyu rebecca' da da yaşamıştım. gerçi rebecca' nın da harika anları vardı fakat hitchock senaryoyu yazmadığı için o film hakkında fazlaca yorum yapmayı doğru bulmuyorum. selznick ile üçüncü filmleri olan the paradine case' i de merak ediyorum...

    filme dönecek olursak, film aslında oldukça ilginç bir yapıya sahip rebecca' ya kıyasla. rüya sahneleri ve psikanalize giriş niteliğindeki anlar oldukça yenilikçi. salvador dali' nin rüya sahnelerini bizzat kendisinin tasarladığını da belirteyim. zaten anlamamak olanaksız. bir sahnede dali, bunuel ortaklığı olan un chien andalou' ya da gönderme geliyor. rüya sahnelerinin muhteşemliği bir yana, asıl problem bu sahnellerin hiç de hitchcock' a aitmiş gibi durmamasında yatıyor.

    ingrid bergman' ın filmin başındaki erkeksiliği ve filmin ikinci yarısındaki kadınsılığına da değinmek lazım. film içerisinde de değinildiği gibi aşk bu durumu bergman' da sağlıyor ve biz de gözlemliyoruz fakat işin aslına bir daha bakarsak gregory peck' in edilgen yapısı ve bergman' ın onun için devamlı savaşması aslından bergman' ın erkeksiliğini ön plana çıkarmaya devam ediyor. finalde bile katil karşısında bergman var! kadınsılık konusunda ise biz seyirci olarak bergman' a ateş edemiyoruz. özdeşleşme ihtimalimiz hiç olmamasına rağmen katilin yerine konuluyoruz ve silahı kendimize çeviriyoruz. sonra bang! sanırım burada bergman ile ilgili genel perspektifin film ile bir bütün oluşturması da sağlanmış oluyor. sahne bize mantıksız da gelse, film içerisinde aslında mantıklı yani.
30 entry daha
hesabın var mı? giriş yap