8 entry daha
  • şimdiye kadar okuduğum en hüzünlü roman.

    öyle tasvirler, öyle betimlemeler var ki gerçekten sadece aklınızda canlanmıyor, tüm duyu organlarınızı harekete geçiriyor. özellikle cengiz aytmatov'un müthiş bir şekilde ifade ettiği doğa tasvirleri karşısında satırlara teslim olmaktan başka şansınız yok. yağan kar ya da yağmur, esen rüzgar karşısında üşüyor, yakıcı güneşin altında kavruluyorsunuz.

    dikkatimi çeken şeylerden birisi de olay örgüsünün içinde okuduğumuz eski kırgız türküleri. o kadar can alıcı yerlerde kullanılmışlar ki, çaydar'ın çaldığı temir kopuzun sesini ve bozkırın uğultusunu duyuyorsunuz.

    son olarak genel olarak bir komünizm eleştirisi gibi gözükse de asıl isyan bir ülkenin yönetim sistemine değil, tanrının insanları yönettiği sisteme, yani zamana yapılmıştır. belki esas amaç bu değildir ama yaşlanmak ve geçerliliğini kaybetmek temaları insanın içini acıtacak şekilde işlenmiştir bu romanda.

    --- spoiler ---

    "ateşin başında kır saçlı ihtiyar, omuzlarındaki paltosuyla ayakta duruyordu. artık eşkingidişli'yi bununla örtmenin gereği kalmamıştı. gülsarı, başka bir dünyaya gitmiş, tanrı'nın sürülerine katılmıştı."
    --- spoiler ---
46 entry daha
hesabın var mı? giriş yap