104 entry daha
  • insanın hayatını her yönüyle alt-üst eden hastalık. düşünsenize dilsiz değilsiniz ama konuşamıyorsunuz ya da çok zor konuşuyorsunuz. ilkokul yıllarında başlar çileniz. harfler ağızdan çok zor çıktığından okumayı çözseniz dahi bunu karşı tarafa kabul ettirmeniz zaman alır. sınıfta alay konusu olmanız da cabası. insanın o zamanlar pek zoruna gitmiyor çocuk aklı olduğu için ancak ilerleyen zamanlarda görüyorsunuz ki bu sizin başınıza çok büyük bir bela. lise ve üniversite yıllarında daha çekingen tavır sergilemek durumunda kalıyorsunuz ve neredeyse hiç arkadaşınız olmuyor. sınıfın en sessizi, en uysalı yani en mülayim insanı oluveriyorsunuz bir anda. lisede hoca herkese konu anlattıracaktır. tüm sınıfın önünde o duruma düşmemek adına sıfır almayı göze alırsınız. bildiğiniz sorulara cevap vermek yerine susmayı tercih edersiniz. üniversitede sunum yapılacaktır. hoca ta dönem başında vermiştir konuları. o zamandan aklınızı kurcalamaya başlar ne yapsam ne etsem dersiniz. lisede ki gibi olsa alırım sıfırı otururum dersiniz ama buradaki hocanız sunumu yapmayan bu dersi geçemez diyerek en baştan tavrını belli ettiyse başka bir çare düşünmeniz gerekir. artık geriye tek yol kalmıştır hocaya durumu anlatmak. zaten okul hayatı boyunca hep hocalarla bu mesele yüzünden karşı karşıya gelmek zorunda kalırsınız.

    normal bir insanın yaptığı hiçbir işi yapamaz hale geliyorsunuz. bir kafeye gidip bişeyler yiyip içemezsiniz. çünkü istediğiniz şeyi söyleyemeyeceğiniz için dışarda yerim cümlesi sizin için artık tedavülden kalkmıştır. mağazaya girersiniz beğendiğiniz elbisenin bir beden büyüğü/küçüğü var mı diye soramazsınız. hatta tezgahtarla konuşmamak adına çok mecbur kalmadıkça üzerinize birşeyler de almazsınız. genelde aynı elbiseleri giyersiniz. önemli bir mesele vardır. banka işlemleri, hastane işlemleri, vergi ne bileyim aklınıza gelebilecek herhangi bir konu için telefon açmak kekeme için ölüm gibi birşeydir.

    hiçbir zaman adam akıllı bir iş tutturamazsın. genelde patronlar işçi alımı yaparken sizi otamatik olarak elerler. doğruya doğru kimse böyle biriyle çalışmak istemez. devir iletişim devri ama sen bu haldesin. o yüzden benim gibi 3 yılda işsiz olursun 5 yılda. arkadaşların, pardon tanıdıkların sana acı acı bakarlar. çünkü yaşıtların okulu bitirip, işini eline almış, evlenmiş ve çoluk çocuğa karışmışken sen hala iş arama derdindesin. belli bir yaştan sonra da artık aileye dair hayata dair umutlarını kaybetmeye başlıyorsun. sanırım en kötüsü de bu.

    klasik olacak ama gerçek yalnızlığı kekeme olan bilir. hiç arkadaşı yoktur sadece birkaç tanıdığı vardır. gittiğin her yere yalnız gidersin. yaptığın her işi yalnız yaparsın. 30 yaşına yaklaşan birinin daha bir defa kimseyle oturup muhabbet edememesi nasıl bir duygu çok az kişi bilir. sevgili olayına zaten girmiyorum. evet doğru tahmin edileceği üzere yok, hiç olmadı da.

    facebook, twitter, instagram gibi şeylerin hiçbirini kullanmıyorum. arkadaş çevresi olduğunda sanırım eğlenceli şeyler. yani öyledir herhalde bu kadar insan kullandığına göre.
    gsm operatörü 500 sms falan veriyor hiç kullanılmadan heba olup gidiyor. sağda solda duyuyorum bazen 2000 sms yetmiyor falan diyorlar şaşırıp kalıyorum doğal olarak.

    bir de şu insanlarla konuşmak zorunda kalınan durumlar var ki sormayın gitsin. sanki karşılarında canavar varmış gibi o abartılı bakışları. siz bişeyler anlatmaya çalışırken bir anda çekip gidenler...
    bi defa sgk'ya gitmiştim ama nasıl kalabalık. herkes danışmaya birşey soruyor sıra falan hak getire. masaya yaklaşan direk söze girip soracağını sorup gidiyor. bende ağzımdan kelimeler çıkacakta konuşacağım, belki 20 kişi geçmiştir.
    insanın zoruna gitmiyor değil. git gide insanlardan nefret etmeye başlıyorum. nefret etsem de kimseye bi saygısızlık ve kötülük yapmak istemem ama artık bu işten ciddi ciddi sıkılmaya başladım.

    böylelikle nick'imin de hikayesi ortaya çıkmış oldu. ekşi itiraf gibi oldu ama kusura bakmayın.
159 entry daha
hesabın var mı? giriş yap