7 entry daha
  • ---- spoiler içerir ----

    bu akşam ikincikat karaköy'de izlediğim oyun.

    festival kapsamında görev aldığım için erkenden gidip işimin başına geçtim. yeri bulmakta zorlanan herkes gibi nereden akıllarına gelmiş burada tiyatro açmak sorusuyla sohbete başladık. ikincikatın geleneği buydu, bir de kapıları çok küçüktü. ortalama bir kadın boyunda olduğum için sorun edecek değildim. yalnızca tam karşısındaki tahta kuş evini merak ediyordum, sahibi var mıydı?

    saat erken, ortam güzeldi. çevremden ve derslerden sıkıldığım, kahrolası sahte dostluklarımı fark ettiğim bir anda vakıfta mülakatlara çağrılmıştım. içinde bulunmak isteyeceğim daha iyi bir ortam olamazdı ve zamanlamaları mükemmeldi.

    9 mayısta başlayan 19. istanbul tiyatro festivali'ne henüz iştirak edebildim, ilk oyunumdu maşenka. bir gece önceden dersime çalışıp oyun ve topluluk* hakkında yazılanlara göz gezdirdim. fransa'dan gelip didaskali tiyatro'yu kuran çisil oğuz ve nadir sönmez, sorbonne'da öğrenim gördükleri sırada tanışmış olmalılar. helal olsundu. ülkemizde tiyatronun vaziyeti ortadaydı ve durumun vahametini daha iyi biliyorlardı. buna rağmen iki senedir perde açıyor olmaları yüzümü güldürdü.

    laf lafı açtı, eski günlere döndüm: yine kısa bir yazım olamayacak mı sözlük? aman sözlük, canım sözlük

    oyun başladığında sesler çok yetersizdi ya da kulaklarım az işitiyor, emin değilim. üst yazı takip ettim. (üst yazılı oyun izlemek ne zormuş) emre yetim ses tonuyla etkiledi, doğaçlamalarıyla güldürdü. şarap servisini dökmeden yapamayınca suçu şişenin ağzına attı, yerim. çisil oğuz katia karakteriyle karşımızdaydı. duruşu bile naif, kendisini beğenerek takip ediyorum. yalnız oyunda doğum gününün kutlandığı sırada seyircilere sırtını dönmediği bir çözüm bulunamaz mıydı merak ediyorum. metin akdülger, ganin, gözümün bir yerlerden ısırdığı bir adamdı. meğer popüler dizimiz medcezir'in orkunç'uymuş. oyun sırasında sigara kullanmadığını düşündüm çünkü dumanı içine çekip üfleyemiyordu. ancak oyunun sonlarına doğru bunun yalnızca ışık nedeniyle bir göz yanılması olduğunu fark ettim. zaman zaman bıyık altından gülmedi değil ama genel olarak başarılıydı. kostümünü çok beğendim.selin altıparmak, anna, seksi bir kadındı. esme madra yani alex karakterinin timur'un üzerine gittiği sahne çok samimiydi. timur arkadaşımın arkadaşı benim de arkadaşımdır kontenjanından pointlerimi kaptı. gelelim nadir sönmez'e, sergei'ye. kendisiyle merdivenlerde tanışıp tanışmadığımdan bir türlü emin olamıyorum. tanıştığım adamın gri bir tişörtü ve hırkası mı vardı onu bile kestiremiyorum. çalışırken aklım işte, gözüm kapıda oluyor ve isimleri hemen öğrenemem. hafızamla ilgili problemlerimin farkındayım, en yakın zamanda b12ye başlıyorum. sergie tane tane konuşuyordu ve günlük hayatında o kadar sakin bir tavrı yoksa karakter yaratmak konusunda da başarılıydı. stanislavski olsa nasıl yorumlar bir fikrim yok, hoş gelse bile onunla yarışacak değilim ama zaman zaman zeki demirkubuz filmi yalınlığında süren oyunu ben beğendim, siz de beğenin

    önemli not:oyuna aç gitmemeniz konusunda uyarıyorum; köfteler, pilavlar yenildi şaraplar içildi. göz hakkından bir lokma da sana verelim yok
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap