120 entry daha
  • içerisine girmemde etkili olan nedenin kendimle kavgam olduğu, içerisine girdikten sonra bölümle kavga etmekten kendime fırsat ayıramadığım bilerek ve dahi isteyerek tırnak içerisinde "bilim". iyi olan şeylerden herkes bahsediyor. şüphesiz o konuda anlatacak, anlayacak çok şey var. psikolojinin katkısını burada anlatmayacağım. ben biraz farklı şeylerden bahsetmek, bir de eleştiri getirmek istiyorum.bu entry kendini zaman zaman güncelleyecektir. başlarken şu alıntı önemli:

    "psikologlar ve sosyal bilimciler, genellikle, yönetici elit tarafından yaratılan ve sürdürülen kontrol mekanizmalarının (örn. okullar, üniversiteler ve kitle iletişim araçları) bir parçasıdır ve görevleri egemen politik sistemin çıkarları tarafından tanımlanan gerçeklikleri algılamak ve kavramsallaştırmaktır." mehyrar, 1984: 166

    şimdi bu alıntı çok acayip, çünkü aslında bunun üzerine yazılmış kitaplar mevcut. bu, gördüğüm kadarıyla bir bilimin en ciddi şekilde eleştirilerinden biridir. ya da "bilim"in. neresinden başlasam bilemiyorum ama en kaba girişle, psikoloji kapitalist bir bilimdir ve bütünüyle kapitalizme çalışır. hakim kültürel, ekonomik ve politik kurumlar, psikoloji için özellikle önemli olan iki temel probleme neden olur: tatmin edici bir yaşam sürmeye yönelik çabaları yanlış yönlendirir, eşitsizliği besler ve baskıyı körükler. grup ya da bir topluluğa yönelerek, sorunun her zaman birey kaynaklı olduğunu düşünmesinden kaynaklı bir baskıdır bu. bireyi ezmeye, değiştirmeye ve kontrol altında tutmaya çalışır. zaten kolektif amaçlardan ziyade bireyci amaçlar doğrultusunda hizmet eder, özünde olan bir şeydir bu. psikologlar bunu, "bireyleri araştıran bir bilim olarak tanımlayarak ve psikolojinin daha büyük grupları inceleyen bir bilim sosyoloji ve antropoloji gibi disiplinlerle karşıtlığını vurgulayarak savunur. bu açıklama görünürde mantıklı olsa da durumu fazla basitleştirmektedir. bir bireyin neden belirli bir şekilde davrandığını, belirli bir görüşte veya belirli bir hedefler peşinde olduğunu anlamaya çalışan psikologlar kaçınılmaz olarak diğer insanların doğrudan ve dolaylı etkisiyle karşı karşıya kalır." fox ve arkadaşları, 97:35

    -sonuç olarak psikologlar bireysel özgürlüğü ve politik eşitliği destekler gibi görünüp, katılımcı demokrasi ve adalet dağılımı yerine, politik ilgisizliği ve serbest piyasayı tercih eden kapitalist bir demokrasiye rahatlıkla uyum sağlar.-

    burada çok fazla problemimiz var. öncelikle bir metodoloji problemi var. hatta söz konusu olan şey tam olarak psikolojinin "metodolojisist" bir bilim olduğu. ve whig tarihi yazımsal bir hatayla nedense bilimin birikimliliğinin psikolojide tam tersi bir şekilde işlediği. bir bilim dalı olarak kullandığı en sağlam argüman istatistiki veriler. karşınıza sürekli aynı determinasyonlarla çıkılır. ve eğitim hayatınız boyunca size sürekli kuram pompalanır. lisans eğitiminiz boyunca sürekli aynı kuramları öğrenirsiniz. 4 sene boyunca artık çoğunlukla kullanılmadığı, büyük oranda geçersiz olduğu biline biline aynı kuramlar defalarca, tekrar tekrar okutulur. sonra gerçek anlamda bir şey öğrenmek için master yapılır. psikoloji bir süreçtir hiçbir zaman bir yetkinliğiniz olamaz. ben bunu da orwell'ın 1984'ündeki duruma benzetiyorum. bir taraf üretiyor bir taraf üretileni direkt yiyor ki yine üretecek bir şeyler olsun hiç durmasın alt taraf. aynen o şekilde, psikoloji biliminde de bir üst tabaka vardır, onlar psikolojiyi/ve tabii ki ayrılmaz bir şekilde psikiyatriyi yönetirler.

    burada sorunlar çok büyüyor.

    psikoloji tıbbileştirilip, farmakolojikleştirilip daha ihtiyaç duyulan bir alan olsun. insanları ilaçlara mecbur hissettirelim. para para para gelsin. özellikle amerika tabanlı bir bilim dalı olan psikolojide artık ilaç sektörünün etkisi tartışılamaz bile. çocuklukta uyku problemi ile ilerideki uyuşturucu kullanımı arasında korelasyon. hemen çocuklara uyku ilacı verelim, hemen. insanlar buna mecbur hissettirilir, (amerika'daki toplam kadın nüfusunun %10'unun psikotik ilaç kullandığını biliyor muydunuz örneğin. çocuklarda durum çok daha vahim. "ritalin çocukları" dediğimiz topluluk hiç az değil, daha kötüsü bu bir efsane hiç değil.) işin garibi (hayır aslında beklenilen bir şey çünkü psikoloji ve dahi özünde kapitalizm de budur, sürekli yeni bir şey üretir, sürekli pazarlar) psikolojik rahatsızlıklara tanı koyma kitabı olarak bildiğimiz, el üstünde tuttuğumuz dsm her baskısında daha da "hastalıklanır", yeni yeni şeyler çıkartırlar mesela. ve bu hastalıkların çoğu sanayi inkılabıyla gelmiştir, bir kleptomani örneğin. nedense zengin bir kadın bir şey çalıp mahkemede kleptomani olduğunu söylerse bu işler fakat fakir bir kadın bunu dese işlemez, gülünür. bu bir tebaya hizmettir özünde, bir tabakayı kayırmaktır. bunun masumiyeti olmaz.

    hep de batı'ya gideriz biz. doğu'nun da en satılabilir öğelerini alırız ama. pazarlanır böyle insanlara.

    bir başka problem. bir doğa bilimi olmaya aşırı tutkulu olma durumu. varsa yoksa bağımsız değişken bağımlı değişken. hemen bir korelasyon analizi. psikolojinin fizikalleştirilmesi çabası. hemen bir t testi yapalım. bir psikoloji deneyinde, milyonlarca confounding variable bulabilirsiniz isterseniz. her türlü insani ve sosyal etki deney sonucu doğrudan etkileyebilir fakat sizin karşınıza çıkarılan şey her zaman "standart sapma" ve "varyans analizi" olur. bu gerçekten kontrol edilebilir bir şey midir peki, benim onca confound durumuma ve bilinçli organizmaya karşı tek savunmam bir standart sapma kadar mı? evet öyle.

    bir korelasyon analizi mi her şey?

    hiç bitmeyen bir devinim. her makalenin sonunda bir "tabii daha fazla araştırma gerek." (bence ikiyüzlü bir tavırla.)

    ama asıl temamız şu, bunu unutmayı kesinlikle istemiyorum:

    psikoloji bilimi, toplumu iyileştirmek için ne yapıyor tam olarak? elinde neler var? aslında şu da sorulabilir, çünkü psikoloji kendini hep bireysel olarak tanımladığı için ve hiçbir bilim dalında görülemeyecek kadar "apolitik" olduğu izlenimini verdiği için: psikoloji bilimi bireyi ne kadar "iyileştiriyor" ve kime göre iyileştiriyor? buradaki tanı sıkıntısı, buradaki tedavi sıkıntısı çok büyük. neyi tedavi ediyoruz? benim elimde ne var, psikodrama mı? bilişsel psikoterapi mi? psikanalist mi?

    peki ya vakalar?

    peki ya psikologları tarafından suistimal edilen vakalar?

    freud? dora? sybil?

    ve neden bunu sorgulayamıyoruz?

    piaget'nin çocuklarda gözlemlediği sembolik işlev alt-evresi'nin afrika'daki kvaşiorkorlu çocuklar için bir faydası var mı? amerika'daki obez çocuklar için var mı? ben onu öğrenerek ne yapıyorum tam olarak, nasıl bir katkı sağlıyorum? çözüm mü üretiyorum? ürettiğim çözüm nedir, ilaç vermesi için psikiyatriste yönlendirmek gibi mi çocukları?

    sosyal bilmem ne kuramı, sürekli bir kuram, sürekli bir şeyleri adlandırma ve bölme... zihin, bellek, sonra kısa süreli uzun süreli bellek, bölündükçe bölünerek, hiçbir sonu olmaksızın ve dahası (bence) bilerek ve isteyerek hiçbir sona ulaşmanın istenmemesi tam olarak... bir yığın gibi aslında daha çok.

    en başa dönersek eğer.

    bilimin ne olduğu üzerine saatlerce tartışabiliriz. bilim merak kökenli başlıyor diye istediğimiz kadar uzatabiliriz. fakat her bilimsel bilginin kullanıldığı bir alan ve her bilimsel bilgiyi kullanan insanlar vardır, hiçbir şey çok masum değil. sorun burada, psikoloji gibi hassas bir bilimi "kullanan"ların durumu. ve buna boyun eğmişlik hatta bu boyun eğmişliğin farkında bile olmama, sürmesine canla başla çalışma, dahası...

    toplumu psikologlara mecbur hale getirdiler.

    son olarak, korkunç bir şekilde öğrencilere dayatılan dogmatizm ve buna karşı çıkamama durumu, tam istedikleri gibi yetiştirilen bir ouroboros.

    sonsuz bir ouroboros.

    edit: symbolic bazı eleştiriler yöneltti ve ben de buradan cevaplamak istedim, kendisine çok teşekkür ediyorum katkılarından dolayı. şimdi ondan alıntı yaparak ve cevaplayarak gidelim:

    "hangi üniversitedeydiniz bilmiyorum ama ben bu sene 2. seneyi tamamladım psikolojide ve hocalarımın çoğu psikolojiyi salt bilim olarak görme çabasında değil. o çaba içinde olanlar da learning ya da evolutionary alanında çalışıyorlardı zaten. ve hatta birkaçı "bilim mi allasen?" şeklinde yorumlar yapıyor. freud'u yerden yere vuran mı dersin, hepsi var. ve hiçbiri korelasyonu reliable görmüyor haklı olarak, yani zaten korelasyon çok da üstüne düşülen bir metod değil ki psikolojide. sanki öyleymiş gibi yazmanız insanları yanlış yönlendirebilir. en azından benim okulumda bunlar açısından bir dogma yok."

    psikoloji bölümünü iki farklı okulda okudum ve ikisi de hakim paradigmaya hizmet eden anlayışa sahipti, yani bilişsel bakış açısı. bu aslında psikolojinin en tıbbi yönü ve anlaşılabileceği gibi amerika'dan bize gelip yerleşmiş bir anlayış. freud'u benim olduğum okullarda da yerden yere vuruyorlardı, hatta jung'un adı dahi geçmiyordu (ki geçtiği zaman küçümseyen bir endüstri-örgüt'çü hocam vardı, yüzünü ekşitirdi). bu yukarıda bahsettiğim eleştiri aslında tam da bunlara yöneliktir. jung'un "ruhsuz bir ruh bilim yaratılmaya çalışılıyor" öngörüsünün gerçekleştiği zamandayız. benim tam olarak karşı çıktığım şey bu zaten. ama tekrar yukarıda bahsettiğim gibi, hakim paradigma artık psikolojinin bilim olup olmamasını tartışmıyor, psikoloji çoktan bilim oldu, artık bir sosyal bilim değil doğa bilimi olma yönünde ilerliyor.

    aynı noktadan başka bir şey. korelasyonun çok da üstüne düşülen bir metod olmadığı söylenmiş, ama sorun şu: örneğin sosyal psikoloji korelasyon analizi olmadan kesinlikle var olamaz. bunu alt alanlar bazında düşünmek gerek. örneğin bir deneysel psikolog korelasyon analizini neredeyse hiç kullanmayacak, küçük n desenli deney dizayn edecektir.

    bir başka alıntı...

    "bir de t test in sadece deviation'dan oluşmadığını siz de benim kadar iyi biliyorsunuzdur. bunun effect size'ı var homogeniety of variance var. var oğlu var. sadece ondan bahsetmeniz biraz kolaya kaçmak olmuş. sonuçta belirttiğiniz açıkları insanlar önceden düşünmüş."

    güzel nokta. fakat benim aslında t testi diyerek karşı çıktığım şey, bütün istatiksel metotları içeriyor. eleştirel psikolojinin en vurucu noktalarından biri de budur: psikolojinin metodolojist bir bilim değil, metodolojisist bir bilim olma çabası. yani bir analiz yöntemi olarak ister t testi, ister anova, ister manova vs kullanabilirsiniz, benim ve eleştirel psikologların sorduğu şey istatistik biliminin insan psikolojisi verilerini analiz etmek için gerçekten kullanılabilir olup olmaması. insan algılayan, organik bir varlık olduğu müddetçe bu tartışma da devam edecektir diye düşünüyorum.

    bir başkası ve son...

    "bunları zaten bildiğinizi sanıyorum -biliyorum daha doğrusu-, yazmamın sebebi insanlara bu yanları anlatırken psikolojiyi bundan ibaret sanmalarını sağlamış olabilirsiniz. ama bildiğiniz üzere değil. ben de psikolojinin "üretilmiş"liğini farkedebiliyorum ve 2. senem olmasına rağmen reliablility'sinin de pozitif bilimlere oranla düşük olduğunu biliyorum."

    evet bu da güzel bir nokta.

    benim yukarıda yapmış olduğum, aslında tamamen alaniçi tartışmalardan doğan bir şey fakat buraya, örneğin tercih yaparken fikir edinmek üzere gelen öğrenciler için ağır ifadeler olduğu kesin. symbolic'e katılmamak elde değil, düşününce gerçekten korkutucu gelebiliyor. o zaman bir başka entry'de psikolojinin sonsuz güzelliklerini konuşma sözü verelim, bu şekilde tatlıya bağlansın diyor, kendisine de tekrar tekrar teşekkür ediyorum.
448 entry daha
hesabın var mı? giriş yap