7 entry daha
  • bir kısım devlet hastahanelerinde nihayet artık hasta hakları kapsamında bazı uygulamalara başlanmış.

    ancak bunu her nedense tersinden anlayan bazı doktorlar tarafından, hastaların durumu daha da zora sokulmuş halde.

    öncelikle doktorlar hastanın durumu, hastalığının aşaması, teşhis, tedavi önerileri vs gibi hususlarda hastayı ve hasta yakınını doğru düzgün bilgilendirmeden şunu söylemekle yetiniyorlar;

    '' hastanın bla blası böyle olmuş. şöyle yapacağız. ama siz isterseniz başka doktorlardan da görüş alıp, başka bir hastaneye gidebilirsiniz.''

    diyelim ki hastanın üç damarı tıkalı, kalp krizi nedeni ile hastaneye yatmış ve yoğun bakımda. ikinci günün sonunda doktor gelip şunu söylüyor. '' üç damar tıkalı. stend takacağız. ama siz isterseniz başka doktorlara gösterin ya da başka bir hastahaneyi de tercih edebilirsiniz.''

    burada yapılan şey bilgilendirme değil. lütfen edilmiş iki kelamdır. hasta yakınına hastanın durumu hakkaında malumat vermeniz gerekir. damarlardaki tıkanıklığın boyutu, damarın ne kadar yıpranmış olduğu, stendin neden çözüm olduğu, stend dışında bir uygulamanın ya da müdahalenin neden tercih edilmediği, ve son olarak stend sonrası risklerin neler olduğunu anlatmakla mükellefsiniz. bazı doktorlar hasta hakları çerçevesinde kendilerine hastanın ve yakınının bilgilendirilmesi hususunu izah ettiğimizde bize '' ama o kadar zamanımız yok'' diyorlar. işlerinin yoğunluğu, tempolarının zorlayıcılığı malumumuz. ancak böyle bir gerekçe makul değil. zira hasta ve yakını için bu bir gereklilik. mazeret yahut gerekçe kaldırmayan bir gereklilik.

    yani nasıl ki hiçbirimiz kişinin yaşam hakkı konusunda mazeret kabul etmiyorsak, bu da işte aynen öyle. kaldı ki zaten doktorun en fazla on dakikasını alacak bir uygulama bu.

    kendisine doğru düzgün bir bilgilendirme yapılmadığı halde başka bir hastane önerisi ile karşılaşan hasta o doktorlara ve hastahaneye güven duyamaz. işlerin yolunda gitmediğini varsayar. ve bu varsayım ve güvensizliğinde de sonuna kadar haklıdır.

    ameliyathane ve yoğun bakıma yakını düşmüş kişiler bilir. bunların önünde hasta yakınları ayakta saatlerce bekler. hasta yoğun bakımda ise bu bekleme bazen bir kaç güne uzar. günde bir kez bir görevli çıkıp elindeki kağıttan içerideki tüm hastalar hakkında bir cümlelik bilgi verir. bu bilgiyi veren kişi çoğu kez sizin hastanızın doktoru değildir. bu bir kelamlık açıklamadan sonra hasta yakınları ayakta dikilip, beklemeye devam ederler.

    öncelikle böyle bir uygulama çok onur kırıcı ve aşağılayıcıdır.

    hasta yakınları en ufak bir bilgi kırıntısı yakalamak için çırpınır, o kapının önünden ayrılamaz, arada bir görevlilerce ''kenara çekilin'' diye uyarılır, kapıdan her çıkan hemşire ya da doktorun peşinden ''pardon'' diye koşuşturulur, çoğu kez terslenir, bir cevap alamadan yerlerine geri dönerler. insanları böyle bir muameleye maruz bırakmak, haysiyetlerini bu biçimde zedelemek ve mecburiyetleri üzerinden (her ne sebeple olursa olsun) bir üstünlük kurmak bana kabul edilemez geliyor.

    şanslı hastalar veya şanslı hasta yakınları başka bir muameleye tabi tutulur. onlar içeri rahatça girer. doktorlarla bekleyen herkesten fazla konuşma şansına sahip olur, hastasının durumunu an be an öğrenir.

    diğerlerine yazık değil mi? mevzubahis olan yaşam hakkı iken, böyle bir çifte standarta nasıl göz yumulabilir?

    çözüm bence çok da zor değil. hastahanede adam bir bekleme salonu yapılır, koltukları, çay kahve makineleri, gazeteleri olur. koyarsın oraya bir ekran ve düzenli olarak hastaların vaziyetleri hususunda bilgi geçersin. şu kişi ameliyata hazırlanıyor, şu alındı, şu çıktı vs diye. insanları da kapı kulu gibi ameliyathane kapısının önüne yığmazsın. kimse de minnet duymak yerine kırgınlık ve öfke ile dolu ayrılmaz.
10 entry daha
hesabın var mı? giriş yap