9 entry daha
  • insanın gönül telini kimi zaman bir banjo, kimi zaman bir gitar, kimi zamansa bir kontrbas gibi avcunun içine alıp tir tir titreten bir film.

    belçika usulü bluegrass nedir, nasıldır, nasıl yapılır gibi sorulara itinayla cevap vermiş bir film.

    bilimsel ilerlemelerin önünü olmadık dogmalarla tıkamaya çalışan george bush gibi köktendinci dangalaklara gereken kapakları bir bir takmış bir film.

    kusursuz seyreden bir birlikteliğin dahi gün gelende nasıl çıkmaza saplanıp kalabildiğini —son sahne dışında— gelecek için en ufak bir umut zerresi bırakmamacasına tane tane anlatmış bir film.

    johan heldenbergh'in saça sakala karışmış duru bir oyunculuk sergilediği; veerle baetens'inse, salt, —vücudundaki envai çeşit dövmenin dahi gölgelemeye yetmediği ve sarı ışıklar altındayken daha bir kusursuzlaşan— beyaz tenini sergilemekten çok daha fazlasını yapıp, küçücük kızını kansere kurban eden bir annenin psikolojisini elinden gelenin en iyi şekilde yansıtmaya çalıştığı bir film.

    filmekimi 2013'ten ilk kazanımım olan, ve felix van groeningen'in de ilk "fırsatta hatmedilecekler" listemdeki yerini sağlamlaştırmış bir film.

    vaktim kısıtlı, yorgunluğum ve baş ağrım epey ağırlaşmış olmasa, hakkında çok daha fazla ve çok daha detaylı tanımlar yapılabilecek bir film.

    son olarak, ezzra'nın da daha evvel linkini verdiği "if i needed you" ile, breaking bad'in iyice hassaslaştırdığı bünyemi iyice lapalaştırmış bir film. 20 yaşımda 70'likler gibi duygulu duygulu gezmeye başladım; sen çok yaşa sanat, e mi!
294 entry daha
hesabın var mı? giriş yap