2 entry daha
  • vahhabilik, adını 18. yüzyılda yaşamış bir din adamı olan muhammed bin abdülvahhap’dan alan bir mezhep;– bugün, suudi arabistan’ın resmi mezhebi.

    ‘mezhep’ diyorum; ama vahhabiliğin gerçekten bir mezhep olup olmadığı tartışmalıdır. prof. yusuf ziya yörükan, (ankara üniversitesi) ‘ilahiyat fakültesi dergisi’nin, 1953 yılında yayımlanan i. sayısındaki ‘vahhabilik’ başlıklı makalesinde, ‘vahhabiliğe bir mezhep denir mi, yoksa selef mezhebine dönmek ve ibn teymiyye mesleğini ihya etmek midir?’ diye sorar. yörükan’ın belirttiğine göre, vahhabiler kendilerini ‘i’tikadda selef, amelde hanbeli’ olarak tanımlamakla birlikte, ‘esasen, ahmed bin hanbel’[in] i’tikad hususunda selef mezhebinin nass’çı (eseriyye) kolunu temsil’ ettiğini, o nedenle de ‘i’tikadda ve amelde hanbeli olduklarını öne sürmektedirler. prof. yörükan, vahhabilerin ‘vahhabilik diye bir mezhebi kabul etmediklerini; muhammed bin abdülvahhab’ın ‘ilmen ve fiilen bir mezhebi (hanbeli mezhebini, h.y.) yenileyen bir şeyhülislam olmaktan’ öte bir konumu olmadığını iddia ettiklerini bildiriyor.

    vahhabiliğin temelkoyucu argümanları, prof. yörükan, genelde din’de akıl’a yer vermemek; mükaşefeyi (kalp gözü ile görme’yi), dolayısıyla tasavvufu reddetmek ve tevhid’i, ‘ameli tevhid’ olarak almak biçiminde özetliyor;– ki, bu argümanlar tümüyle islam’ın ruhuna aykırıdır. prof. yörükan, medine müftüsü ahmed ibn zeyni dahlan’ın ‘dürerü’s–seniye’sinden, vahhabilik konusundaki görüşlerini aktarıyor. buna göre, muhammed bin abdülvahhab, peygamberlik iddiası gütmüş; sürekli olarak müseylime gibi yalancı peygamberlerin tarihlerini okumuş; kur’an–ı kerim’i kendi arzusuna göre te’vil ile hadisleri inkar, icma ve kıyas gibi fıkhi kaynakları reddetmiştir. prof. yörükan, ‘dürerü’s seniyye’ye atıfta bulunarak devam ediyor;– şöyle: ‘bunların ‘hanbeliyiz’ demeleri bir perdeden ibaretti. namazdan sonra dua etmeyi reddederlerdi. ahmed ibn zeyni dahlan bu mevzudaki reddiyeleri yazdıktan sonra, kendisi de bunların aleyhinde birçok hadisler nakleder ve sözlerine bunların, kendilerine intisap eden kadınların saçlarını kestirdiklerini, evliyanın kabirlerini hela yaptıklarını, mevlüt okutmayı ve sünnet namazları ve ‘delail’ül hayrat’ okumayı ve minarelerde salat ve selam okumayı ve hatta peygamber’e ‘seyyidina ve mevlana’ diyenleri kâfir saydıklarını ilave eder.’

    osmanlı, selefiye’nin, tıpkı vahhabiler gibi (ve elbette onlardan önce takipçileri olan) kadızadelilerden çok çekmiştir. mustafa aşkar’ın ‘niyazi–i mısri ve tasavvuf anlayışı’ adlı o gerçekten bilgi ve emek ürünü değerli çalışmasında mehmet murad’ın ‘tarih–i ebu’l–faruk’tan aktardığına göre, 17. yüzyılda ‘kadızadeli zihniyet (...) yalnız tütün ve kahve içen değil, kaşık ile çorba, billur bardak ile su içen, pantolon giyenleri, hatta camilerine birden fazla minare yaptıran padişahları bile küfürle itham’ etmiştir.
    hiçbir aklıbaşında osmanlı’nın asla tasvip etmediği şeyler! 17. yüzyıl osmanlı insanının tasvip etmediğini, 21. yüzyıl türkiye’sinde yaşayan müslümanlar mı tasvip edecek?
    hilmi yavuz

    (bkz: usame bin ladin) (bkz: el-kaide)
93 entry daha
hesabın var mı? giriş yap