4 entry daha
  • 3 filmini izledim kendisinin, sanirim simdi simdi yetkin bir kac laf edebilirim giyabinda. ozu'nun benim izledigim üc filmi de ayni filmdi. sadece hikayelerde ufak ufak bir iki ayrinti degisikligi, ve ayni oyuncularin farkli farkli rolleri var idi. ne idi bu dünyanin temel özellikleri? nasil ki jane austen'in dünyasi, kabaca bir bakisla, evlenmek icün en uygun koca arayisindaki kadinlardan mürekkep, kendine has deger yargilari ve kurallari olan bir dünya ise ve okumaktan alinan edebi zevk ancak o dünyanin kurallarini kabullenerek anlamlanacaksa, ozu'nun da mütevazi bir dünyasi var, ögeleri ise sunlar:

    -hafiften cocuksu, muzip yasli adamlar. bu adamlar ozu'nun filmlerinde siklikla bir araya gelip eski günleri yadeder, kendi aralarinda özel espriler yaparlar, sake ve bira icip keyfe gelirler.

    -hafiften cocuksu, muzip yasli adamlarin evde kalmis kizlari (güz sonu namli filminde 40larinda bir annenin kizi vardir): evde kalmis kizlar henüz evde kalmamislardir, ama böyle giderse kalacaktirlar. ozu'da filmlerinin iskeletini ebeveynlerin kizlari icin uygun erkegi aramasi üstüne kurar. kizlar ebeveynlerini yalniz birakmaktan cekinmektedirler. bu kizlarin bir diger özelligi, sanki 19. yüzyil körpe edebiyat kahramani kizlari gibi, durmadan kizarip bozarip, utanip durmalaridir.

    bu iki ana öge disinda uzuuun uzuuun sayilabilecek onlarca ayrinti var, izledigim bütün ozu filmlerinde tipatip tekrarlanan, hatta kimileri bir filmden alinip digerine konmus gibi. ozu'nun dünyasi icün gercekci denemez sanirim. tipki austen veya baska kendine has dünya sahibi sanatcilar gibi kendi gelenegine ve ritmine sahip, özgün bir dünya bu.
    lakin bu dünyayi özgün ve izlenilir kilan esas olarak ozu'nun üslubu. hayatimda, bu kadar az sey anlatirken, ve kamerayi kesinlikle ama kesinlikle milim hareket ettirmemek gibi bir takintiyle film cekerken, bu kadar akici olabilen baska hicbir yönetmen bilmiyorum. bakin nasil sictim evvelki cümlede! ozu'nun filmleri bana en isabetli gelen bir tanimlamayla, en cok güllaca benziyor. hafif (ama bos degil) ve inanilmaz lezzetli. insanin üstünde bir agirlik birakmiyor, cünkü öyle tasasiz, keyifle ve kayarcasina ilerliyor ki filmleri, siz de hafifliyorsunuz izlerken. minimalizmi ise, "kamerayi hic hareket ettirmeyecem!" inadina degil, hikayesini anlatirken bir yönetmenin damgasi olabilecek her seyden itina ve utangaclikla kacinip, cektigi her sahneyi sanki matematiksel bir formülü varmis gibi daha önceden kestirilebilecek bir sekilde cekmesine dayaniyor.
39 entry daha
hesabın var mı? giriş yap