• yunanlılar-rumlar ve enosis hayalleri. faşist her yerde faşist dediğim katliam.

    (bkz: http://www.youtube.com/watch?v=a8rctnhhf6m)
    (bkz: http://www.youtube.com/watch?v=rraapk9xrm0)

    derli toplu bir yazı..

    kumsal katliami nasil oldu

    tarih 24 aralık 1963, günlerden salı. yer lefkoşa’nın kumsal bölgesi, mehmet akif caddesi ve mürüvet ilhan sokak (olay günkü ismi irfan bey sokak). saat akşam üstü 18.00 civarı. hava kararmış, ısı yaklaşık 8o c.

    pazartesi gecesi, yani bir gün evvelki 23 aralık gecesi, ev sahibi hasan yusuf gudum, karısı feride hasan gudum, meriç’li (eski ismi mora) ayşe (cankan), kucağında iki yaşındaki kızı işıl (cankan) ve ayşe hanımın kız kardeşi növber ibrahimoğlu daha güvenli olduğu düşüncesi ile kıbrıs türk alayında görevli tabip binbaşı (em. tuğgn) nihat ilhan ile eşi mürüvet hanımın evine sığınmışlardı.

    eoka milisleri ve yunan subaylarının komutasındaki küçük bir rum birlik ise evin 120 m. kuzeyindeki severis un fabrikasına mevzilenmiş, fabrikanın en üst katına da kum torbalarından yüzü türk bölgesine dönük küçük bir korugan yaparak içine 1 adet a4 tipi makineli tüfek yerleştirmişti. a4 tipi makineli tüfek binanın damına, ellerinde 1959 yapımı cz vz.52/57 tipi otomatik tüfek, 1936/57 yapımı m1 garand tipi yarı otomatik tüfek ve stengun makineli tabanca olan rum çetecilere, masum türk evlerine yaptıkları saldırılarda atış desteği vermek ve düşman ateşinden korumak amacı ile kurulmuştu.

    hasan yusuf gudum dışarıda durup bir nevi gözcülük yaparken, mürüvet hanım da çocuklarını pijamalarını giydirmiş, kahvaltı türü bir şeyler yedirmiş ve onları yatırmaya hazırlanıyordu. evdeki komşu bayanlar ise hep birlikte yiyecek bir şeyler hazırlayıp masaya oturmuşlardı.

    evin batı tarafından geçen kanlıdere’nin diğer kıyısından silah sesleri duyulmaya başladığı vakit hasan bey büyük bir telaşla içeri girmiş ve “rumlar bizi basıyor” diyerek heyecanlı bir şekilde bağırarak evdekileri uyarmıştı.

    çok geçmeden kanlı dere tarafından eve kurşun yağmaya başladı. kurşunlar yağmur gibi geliyordu. mutfağın önündeki yemek odasının tehlikeli olduğunu ve eve pencerelerden giren kurşunlardan kendilerini koruyamayacağını hisseden masum ve savunmasız dokuz insan, elektrikleri kapattılar ve evin güvenli olduğunu düşündükleri yerlerine saklanmak çabası içine girdiler.

    dr. ilhan’ın eşi mürüvet hanım, eşi kendisine “eğer ateş olursa duvardan duvara geçecek kurşunlara hedef olmazsınız, banyo sizi korur” dediği için hemen daha 6 aylık olan hakan’ı kucaklar, 6 yaşındaki murat ile 4 yaşındaki kutsi’yi de ellerinden sıkı sıkı tutarak evin sol arka köşesinde yer alan banyoya doğru koşar. arkasından növber hanım ve kucağında kızı işıl’ı sıkı sıkı tutan ayşe hanım ve hasan dede, hep birlikte banyoya girerler ve saklanmaya çalışırlar. kalın taş duvarları ve küçük de bir penceresi olan banyo gerçekten de iyi bir korugan gibidir.
    üzerinde gri bir palto olan mürüvet hanım, çizgili pijamalarını giymiş olan çocuklarını kucaklar ve hep birlikte banyo küvetinin içine uzanarak pencerelerden giren mermilerden kendilerini korumaya çalışır. ayşe hanım, kucağında kızı işıl ile sağ köşeye, lavabonun sağ tarafına çömelir. növber hanım ise kapıyı eli ile sıkı sıkıya kapatabilmek için kapının hemen yanına sağ tarafa oturur.
    ev sahibi hasan efendi eşi feride nine'yi tuvalete kapının arkasına saklar ve banyoya gelerek lavabonun sol tarafına büzüşür.

    kumsal bölgesinde yıllarca türklere kapı komşuluğu yapan ermeniler, bölgenin savunmadan yoksun olduğunu telsizle rumlara bildirdikten sonra, akritas planı, genel harekat planı bölümü, birinci kesim (ayios pavlos, ayios demetios bölgeleri) bölge komutanı “terezepilos” kod adlı yunan subayının komutasında sayıları 150 olan eoka’cı milisler, severis un fabrikası’ndaki makineli tüfeğin koruması altında önce içinde su seviyesi az olan kanlıdere’yi yürüyerek geçmişler ve sonra da akritas planında belirtildiği şekilde bölgelere dağılmışlardı.
    mehmet akif caddesi, mürüvet ilhan sokak (eski ismi irfan bey sokak), murat ilhan sokak ve gültekin şengör sokak, kıbrıs ordusunda teğmen olan (emekli binbaşı) savvas selis ve thisoas kod adlı eoka'cının komutasındaki ekibin görev alanı olarak belirlenmişti.

    savvas selis’in grubu, “enosis” naraları atarak ateş açmaya başlar ve irfan bey sokağı tarafından türk bölgesine saldırıya geçerler. severis un fabrikası üzerindeki makineli tüfeğin koruması altında evlere önce uzaktan ateş ederler. özellikle de köşedeki beyaz tek katlı evin kuzeye bakan, kapının hemen yanındaki odasının pencerelerini ateş yağmuruna tutarlar, olmaya ki eve yaklaşırken o odada olan birisi kendilerine ateş edip vurabilir düşüncesi ile. üç kişi yolun solundaki eve doğru yönelirken, beş kişi de sağ köşedeki beyaz tek katlı binaya yönelir. ermenilerden gelen bilgiye göre bu binada türk alayında görevli bir türk subayı, eşi ve üç çocuğu yaşamaktadır. bu aile yok edilmelidir ki, rumların, kıbrıslı türklerden ve türkiye’den korkmadıkları dünyaya gösterilsin.
    beyaz evden kendilerine karşı ateş açılmayınca daha da cesaretlenen rum caniler, giriş kapısının önüne gelip kilidine ateş ederler ve sonra da tekmelere kapıyı kırarak içeri girerler.
    ellerinde otomatik tüfek tutan iki cani, “taksim istersiniz ha!” diye bağırarak her tarafa gelişi güzel ateş eder ve soldaki odaya çabucak göz attıktan sonra ileri seğirterek, önlerindeki kapıdan hole geçip soldaki yatak odasına yönelirler ve tekrar ateş etmeye başlarlar. içlerindeki hınç önlerine çıkan her tür canlıyı öldürmelerini emrediyordu. bu odada işleri bitince hızla önlerindeki ara kapıdan geçip, mutfağın önündeki hole gelirler ve soldaki ikinci yatak odasına da ateş ederler. yataklara, yatak altlarına ve dolaplara.
    arkadaki grup da önce sağdaki misafir odasına dalar, sonra da ateş ederek mutfağa geçer.

    ufacık banyo odasının içine sığınan masum ve savunmasız türkler ise birbirlerine sarılmış rumların kendilerini bulmaması için dualar ediyorlardı. küvetin içinde mürüvet hanım, üç çocuğuna sıkı sıkı sarılmış, bedenini siper etmişti. ayşe hanım kızı işıl’ı kolları ile sarmalamış, sırtını köşeye dayamış, lavabo ile köşe arasına sokulmuştu, növber hanım, kapının açılmasına mani olabilmek için kapının dibine çökmüştü. hasan dede de, o küçücük banyonun içinde, lavabonun sağ tarafı ile küvetin arasına büzüşmüştü. nefes bile almıyorlardı. sadece allah’a dua ediyorlardı.

    evin sol tarafındaki odaları boş bulan iki rum cani, evin arka sol tarafındaki kapıları sıkı sıkıya kapalı olan banyo ve tuvalete yönelirler ve “enosis” çığlıkları altında tüm mermilerini kontrplak kapıların üzerinden içeriye boşaltırlar.
    kapıyı eli ile sıkı sıkı kapalı tutmaya çalışan növber hanım, elinden kötü bir yara alır ve yana kaykılarak kapının önüne yığılır. kapının tam karşısında yer alan banyo küvetinin içindeki mürüvet hanım ve üç çocuğu ise küvetin içine yığılırlar. kapıyı kırarcasına açmaya çalışan rumlar, növber hanımın kapının önüne yığılması nedeni ile kapıyı birazcık aralayabilirler ve o aralıktan sağa ve öne doğru tekrar ateş ederler. vefakar anne ve çocukları o anda şehit olurlar. etraf bir anda kan gölüne döndüğü için rum caniler hepsini öldürdüklerini sanarak hemen yan taraftaki tuvalete yönelirler. kapıyı açamazlar ama kontrplak kapıdan içeriye onlarca mermi sıkarlar. kapının arkasına saklanmış olan feride nine başına isabet eden kursunlar nedeni ile anında şehit olur ve yere yıkılır.

    içerdekilerin öldüğüne inanan iki cani geri çekilir ve diğer üç cani de banyo kapısının önüne gelip sıra ile aralıktan içeriye ateş ederler. acımasızca silahsız, korumasız ve masum insanlara ateş eden rumların silahından çıkan kurşunlardan birisi, önce kızı işıl’ın dizini parçalar sonra da ayşe hanımın bir bacağından girip diğer bacağından çıkar. ayşe hanımın ayağında büyük bir yara açılır.

    feride nine ile banyoya çocukları ile saklanan mürüvet hanım ve çocukları şehit olurken, hasan yusuf gudum ile birlikte ayşe hanım, kucağındaki kızı işıl ve növber hanım ağır yaralanırlar.

    eve kimlerin ya da kaç kişinin girdiğini tam olarak bilen yok. baskın sırasında cz vz.52/57 tipi otomatik tüfek ile 15 el, stengun otomatik tabanca ile 12 el ve 1936/57 yapımı m1 garand tipi yarı otomatik tüfek ile de 6 olmak üzere toplam 33 el ateş edildiği, şehitlerin vücutlarındaki yaralardan ve duvarlarda hala yeri belli olan kurşunların izlerden anlaşılmaktadır. bilahare incelenen kovanlar, iğnenin vuruş yerlerindeki farklılıklarından dolayı olayda 5 ayrı silahın kullanıldığını göstermektedir. kovanlar bilahare albay (major) meysi tarafından eve ilk giren (ga kurucular kurulu bşk) memduh erdal’dan alınmış ve kayda geçirilmiştir.

    24 aralık gecesi lefkoşa’nın batı mahallesi kumsal’ a yapılan baskın arkasında, yunan alayı’na mensup subayların ve askerlerin de katliama bilfiil katıldıklarını belgeleyen kanıtlar bıraktı. saldırganların geri çekilirken terk ettikleri malzeme arasında, özellikle de severis un fabrikası damında, yunan subay şapkaları, yunan ordusuna ait çelik başlıklar ve nato’ya ait bazuka mermileri ile mermi kovanları vardı.

    kumsal bölgesinde yıllarca türklere kapı komşuluğu yapan ermenilerin bölgenin savunmadan yoksun olduğunu telsizle rumlara bildirdikleri, daha sonra tmt tarafından belirlenmesi nedeni ile kumsal, köşklüçiftlik ve arabahmet bölgelerinde oturan ermeniler, bu hainliklerinin ortaya çıkmasından sonra evlerini terk etmek ve rum bölgesine kaçmak zorunda kaldılar.

    rum çeteciler, kumsal bölgesinden çekilirken, kadın, erkek, yaşlı ve çocuk ayırımı yapmaksızın yüzlerce türkü de dipçik darbeleriyle önlerine katıp götürdüler. kaçırılan türklerin bir bölümü kurşuna dizildi.
    rumca gazetelerde son zamanlarda çıkan itiraflara göre, beraberinde erkek, kadın-çocuk ve yaşlı yaklaşık 200 kıbrıslı türk esir getiren eoka’cı tasos marku, operasyonu fiilen idare eden rum bakan’a telefon eder ve ne yapması gerektiğini sorar. eli silah tutabilecek erkeklerin öldürülmesi talimatını verir kendisine telefonun öbür ucundaki rum bakan.
    akritas planının mimarlarından o dönemde bakan olan sadece yorgadjis ve papadopulos’dur. itiraflar, yorgadjis’in öldürülmesinden çok seneler sonra yapıldığından, emri veren bakanın yorgadjis olması durumunda, dile getirilmesi sorun yaratmaz, konuşanı sıkıntıya sokmazdı. geriye “kumsal katliamı”nın mimarının papadopulos olduğu varsayımı kalmaktadır.

    katliamdan sonra eve ilk giren kişi ise 25 aralık 1963 çarşamba günü öğleden sonra severis un fabrikasından açılan makineli tüfek ateşine rağmen eve ulaşmayı başaran, tmt’nin o dönem en gözü pek kişilerinden olan memduh erdal ve fotoğrafçı mustafa mehmet özünlü olur. resimleri memduh erdal çeker.
    severis un fabrikasındaki rum makineli tüfek yuvası da ertesi gün, 26 aralık 1963, perşembe günü, kıbrıs türk alayı’ndan gelen küçük bir ekip tarafından susturulur ve fabrika türklerin eline geçer. aynı gün türk jetleri lefkoşa üzerinde alçaktan uçarak makarios’a ihtar verirler.

    not: bu yazıda anlatılan “kumsal katliamı”nda geçen olayların derlemesi, samtay vakfi arşivindeki belgelerin ve o günü yaşayan kişilerin anılarının, prof. dr. ata atun tarafından derinlemesine incelenip, kronolojik olarak sıralanması ile yapılmıştır.

    http://www.mailgazete.com/…evam_yazi.asp?idyazi=725

    evden yaralı kurtulanlarla röportaj..

    bizi rumlar taradı o gece, türkler değildi
    kumsal katliamı'nın yaşayan tanıkları 43 yıl aradan sonra ilk kez kibris'a konuştu. 23 aralık gecesi kumsal bölgesinde binbaşı nihat ilhan'ın evinde bulunan kız kardeşler, o geceye dair hatırladıklarını anlattı

    aysu basri akter

    birlikte olalim istedik... "...bakın işte buradan girdi kurşun. tam bacağımın yanından. buradan etler eksiktir. çocuğun da ayağına rast geldi. o gece, eve ateş açarak girdiler. hasan dayı dışarıdaydı. girer çıkardı. biz bir gece önce şifa hanımdaydık. o gece de baskın olacağını düşünmedik. ama bir şeyler olursa diye hep beraber olmaya çalışıyorduk. mürüvvet hanımlarda toplandık..."

    hasan bey bizimle banyoda, feride hanim tuvalette yalnizdi... "...kapıdaki delik, hâlâ durur, hani benim elime girdi. herkes evdeydi. banyoya girdik. tuvalete, feride hanım girdi. o orada yalnızdı. biz, hepimiz bir yerdeydik. hasan dayı da bizimle banyodaydı. onun koluna isabet etmişti kurşun. çok bir şey olmadı. mürüvvet hanım, küvete girdi. "ben çocukları alıp buraya giriyorum" dedi. gördüm, çocuklarını üstüne aldı sarmaladı ve sırt üstü küvetin içine yattı. ben kapının arkasındaydım. kurşun elime girdi. hâlâ kolumu kestikten sonra bile saçma yerinde duruyor. kız kardeşimin doğrudan üstüne sıktılar, kurşunu. kurşunlar, bacağının bir tarafından girip, diğer tarafından çıktı. bütün bacağı parçaladı. o, lavabonun altına girmişti. hiç ses çıkarmadı, fukara. işıl, 2 yaşındaydı..."

    zido enosis... "..."zido enosis" gibi bir şeyler duyduk galiba. hasan dayı, "basıldık" dedi. herkes, ışığı söndürelim dedi. işıkları söndürdük ve banyoya saklandık. kaç kişi girdiğini hiç görmedik. bilmiyoruz..."

    evden ilk ben çiktim... "...ben çıktım yürüyerek, hasan dayı ile beraber. vasıta bulduk, bizi doktora götürdüler. söyledim olanları..."

    kocam beni böyle istemedi... "...evlendim. evliydim o zaman. 10 yıl da geçindim. ama elim böyle olduğu için kocam beni istemedi. boşandık..."

    eve girenleri esirler gördü... "...o gece esirler alıp gittiler. onlar görmüştür, eve girenleri..."

    aysu basri akter

    kıbrıs sorunun ve 63 olaylarının simgesi haline gelen kumsal katliamı, 43 yıl sonra olayı yaşayan, canlı tanıkların ağzından yaşananlara ışık tutuyor. 23 aralık gecesi saat 18.30 sıralarında başlayan saldırıdan sağ olarak kurtulan növber ibrahim, o geceye dair yaşadıklarını ilk kez kibris'a anlattı. isminin açıklanmasını istemeyen kız kardeşi de o gece yaşadıklarını isminin açıklanmaması şartıyla anlattı. binbaşı nihat ilhan ve ailesi ile yakınen görüşen ve binbaşının 4 buçuk yaşındaki oğlu kutsi'nin ana okul öğretmeni, birsen şemsettin ise, olay karşısında hissettiklerini ve aile ile ilişkisini anlattı.

    saldırılarda ağır yaralanan ve bir elini o gece kaybeden növber ibrahimoğlu, olay gecesi, yalnız kalmak istemeyen komşuların, binbaşı ilhan'ın evini daha güvenli bularak, orada toplandıklarını açıkladı. eşi ile telefonda konuşan binbaşının, her hangi bir saldırı durumunda güvenli olacağı düşüncesiyle, banyoya saklanmalarını salık verdiğini, o yüzden de ilk duyulan silah sesleri ile herkesin ışıkları kapatarak, banyoya saklandığını belirten ibrahimoğlu, hasan yusuf'un kadınlarla birlikte banyoda, eşi feride yusuf'un da yalnız olarak tuvalette saklandığını anlattı. kucağındaki 2 yaşındaki kızı ile lavabonun altına saklanan kız kardeşinin tam karşısındaki kapının arkasına da kendisinin saklandığını söyleyen ibrahimoğlu, kilitli olan banyo kapısına ateş edildiğinde, elinden yaralandığını ifade etti. o gece hasan yusuf, növber ibrahim ve kız kardeşi ile küçük yeğeni yaralı olarak kurtulurken, mürüvvet hanım, 3 çocuğu ve hasan yusuf'un eşi feride yusuf öldü.

    olaydan saatler sonra sabah saat 07.00 sıralarında yardım getirmek için hasan yusuf ile birlikte evden çıktıklarını söyleyen növber ibrahimoğlu, kız kardeşinin olaydan ancak iki gece sonra evden alındığını belirtti.

    o gece eve girenler ve yardım aldıkları kişiler hakkında net bilgileri olmadığını söyleyen tanıklar, "zido enosis" sesleri duyduklarını anımsıyorlar.

    növber ibrahimoğlu, kız kardeşi ve kutsi'nin öğretmeni birsen şemsettin'in o geceye dair sorulara verdikleri yanıtlar şöyle:

    kibris: o gece neler oldu?

    kizkardeş: bakın işte buradan girdi kurşun. tam bacağımın yanından. buradan etler eksiktir. çocuğun da ayağına rast geldi. o gece eve ateş açarak girdiler. hasan dayı dışarıdaydı. girer çıkardı. biz bir gece önce şifa hanımdaydık. o gece de baskın olacağını düşünmedik. ama bir şeyler olursa diye hep beraber olmaya çalışıyorduk. mürüvvet hanımlarda toplandık. daha uygun olur dedik. biz böyle şeyler yaşamadıydık ki o zamana kadar. yabancıydık, silah sesine.

    kibris: evde hiç erkek yok muydu?

    kizkardeş: erkek yok tabii evde. onlar mücahittiler. herkes dışarıdaydı. 65 yaşında bir kadındı feride hanım. 70 yaşında da hasan dayı. bizi çağırdılar "gelin, hep beraber olalım" dediler. gittik. yarım saat geçmedi, silah seslerini duyduk. sesleri duyup, banyoya saklandık.

    n.ibrahimoğlu: kapıdaki delik, hâlâ durur, hani benim elime girdi. herkes evdeydi. banyoya girdik. tuvalete, feride hanım girdi. o orada yalnızdı. biz, hepimiz bir yerdeydik. hasan dayı da bizimle banyodaydı. onun koluna isabet etmişti kurşun. çok bir şey olmadı. mürüvvet hanım küvete girdi. "ben çocukları alıp buraya giriyorum" dedi. gördüm, çocuklarını üstüne aldı sarmaladı ve sırt üstü küvetin içine yattı. ben kapının arkasındaydım.

    kurşun elime girdi. hâlâ kolumu kestikten sonra bile saçma yerine duruyor. kız kardeşimin doğrudan üstüne sıktılar, kurşunu. kurşunlar, bacağının bir tarafından girip, diğer tarafından çıktı. bütün bacağı parçaladı. o lavabonun altına girmişti. hiç ses çıkarmadı fukara. işıl, 2 yaşındaydı.

    kibris: olay saat kaçta oldu?

    n.ibrahimoğlu: akşam üzeri 6 buçuk 7 sıraları.

    kizkardeş: kahvaltılık bir şeyler hazırladık, çocuklara. yedik yemedik, olay oldu.

    kibris: içeriye girenleri gördünüz mü. kaç kişi olduklarını, silahlarını, kıyafetlerini hatırlıyor musunuz?

    n.ibrahimoğlu: hiç farkında değiliz. ama "zido enosis" gibi bir şeyler duyduk galiba. hasan dayı, "basıldık" dedi. herkes, ışığı söndürelim dedi. işıkları söndürdük ve banyoya saklandık. kaç kişi girdiğini hiç görmedik. bilmiyoruz. bizi "öldü" deyip bıraktılar. ilk kapıya ateş ettiler. biz içeri girdiğimizde kapıyı kilitlemiştik. banyonun içine de tam isabet etti, çünkü kapının karşısındaydı, banyo. mürüvvet hanım, çocukları üstünde, bütün kurşunları o yedi.

    kibris: siz de içeriye girenleri görmediniz mi?

    kizkardeş: o durumda ateş açtıklarında hiçbir şey görmedik.

    n.ibrahimoğlu: sabaha kadar kanların içinde kaldık. eğer, ben bu elimi, banyodaki yüz havlusu ile çekip de sarmasaydım, kan kaybından ölebilirdim. evin değil, misafirsin. nerede ne var, ne bileceksin. işte hemen orada buldum havluyu ve sardım elime, yoksa ölürdüm, herhalde.

    kibris: saldırganlar gittikten sonra diğerlerinin yanına gidip, hayatta kalan olup olmadığını kontrol ettiniz mi?

    n.ibrahimoğlu: saldırıdan sonra hiç biri gelmedi. sabaha kadar, taşın üstünde kaldık. kutsicik, sabaha kadar "su" diye inledi. soğuk kış günü, 23 aralık'ta, yerimizden kıpırdayamadık, korkudan.

    kizkardeş: ama nereye kalkacaktık? kalkabildik mi korkudan?

    kibris: sizi ilk bulanların, resminizi çekenlerin kim olduğunu biliyor musunuz?

    kizkardeş: ilk resmi çekenden de emin değilim. bir dönem gazete yazmıştı. foto basın diye bir gazeteci varmış, onun geldiğini duyduk.

    kibris: sizi ilk kimin bulduğunu biliyor musunuz?

    n.ibrahimoğlu: bilmiyorum. hastaneye götürdüler bizi. sonra ameliyata alındık. arkadan da yaralıları almak için uçak geldi. araya barış gücü, kızıl haç girdi. uluslararası havaalanı'ndan uçtuk.

    b.şemsettin: o havaalanı, biliyorsunuz, 1974'de bombalanmıştı. ben onun bombalanışını bu evden seyrettim. 63 olaylarında, biliyoruz, kızıl haç araya girdi ve bm ile kızıl haç birlikte rumların kontrolünde, kıbrıs'taki yaralıları, türkiye'ye uçurdular.

    n.ibrahimoğlu: ben 5 ay ankara'da kaldım 2 buçuk ay, hastanede yattım.

    kizkardeş: kan kaybettik, o durumda hiçbir şey hatırlamıyorum. ama burada ilk müdahale yapıldı. sonra yarı baygın türkiye'ye götürüldük. 2 gün sonra.

    n.ibrahimoğlu: bak kızım, bu el takmadır. mayısın içinde, koptu kopuyor, tekrar ankara'ya gönderdiler, beni, olaydan sonra. londra'ya da gittim, tamir ettiler. üstünden tekrar deri kapladılar. bu şekilde işimi görüyorum. bu olmazsa zor. bir şey yapamam. mesela, bıçağı böyle araya sıkıştırıp, kesebiliyorum. elimi burada kestiler. polisin karşısındaki kliniğe götürdüler beni o gece. kız kardeşim, bir gece daha kaldı. bacağı yaralı olduğu için. yürüyemezdi. onu ertesi gün, alıp getirdiler.

    kibris: siz bir gece daha mı kaldınız yaralı olarak evde?

    kizkardeş: ya. geceyi geçirdik ertesi gece de kaldım.

    kibris: kanamanız vardı, çocuğunuz da yarlıydı, nasıl kaldınız?

    kizkardeş: işte, öldürmeyen allah öldürmüyor. (gözleri doluyor)

    kibris: küçük kızınız kucağınızdaydı. hiç ağlamadı mı, sabaha kadar nasıl başa çıktınız?

    kizkardeş: bilemem. (ağlıyor)

    n.ibrahimoğlu: ben çıktım yürüyerek, hasan dayı ile beraber. vasıta bulduk, bizi doktora götürdüler. söyledim olanları.

    kibris: siz kız kardeşinizin yaşadığını görmüş müydünüz?

    n.ibrahimoğlu: ben gidiyorum dedim. rumlar tekrar beni bulursa diye de korkuyordum. "belki, biz sağlam gideriz ve biri de gelir seni alır ve hastaneye getirir" dedim. yürüyerek yola çıktım. sabah 07.00'ye doğruydu. sonra vasıta bulduk. o gün akşama kadar, hatta ertesi güne kadar kendimi bilmez durumdaydım. bayılmışım. orada, beni ameliyat ettiler. bir gece sonra türkiye'ye gönderdiler bizi. beraberdik uçakta. çocuk da yaralı ayağı, sedyenin üzerinde, götürdüler bizi.

    kibris: tedaviden geldikten sonra ne yaptınız?

    n.ibrahimoğlu: şimdi babamın evinde kalıyorum kızım, ben. annem babam öldü, onların evinde kalıyorum.

    kibris: hiç evlenmediniz mi?

    n.ibrahimoğlu: evlendim. evliydim o zaman. 10 yıl da geçindim. ama elim böyle olduğu için kocam beni istemedi. boşandık.

    kibris: çocuğunuz var mı?

    n.ibrahimoğlu: çocuğum olmadı. adamdaydı kusur. "bir elli ile geçinemem" dedi. işte ben de o zamandan beridir, annemle babamın evindeyim. mora'da. 40 yıl, bu hafta bitiyor.

    kibris: şimdi nerede eski eşiniz?

    n.ibrahimoğlu: öldü.

    kibris: bu olayı siz hiç anlatmadınız neden?

    kizkardeş: her sene, aralık'ta gelirler, bir şeyler çekerler. ama ben konuşmadım. kolay değil. son da atv'den bir ekip geldi çektiler.

    kibris: neden feride hanım'dan bu kadar yaygın bahsedilmiyor?

    kizkardeş: bilmiyorum.

    b.şemsettin: ölenler bir binbaşının ailesi olduğu için daha fazla onlar konuşuldu tabii. feride hanım, 60'ın üzerindeydi. çocuğu hiç olmamıştı. o evi yaptılar, herhalde bir süre sonra, ihtiyaç hissettiler, arkaya da bir ev yaptılar. kendileri arka evde oturuyordu, binbaşıya da evi kiraladılar. ama binbaşının, 3 tane oğlan çocuğu var. en küçüğü 1 buçuk yaşlarında falan, kucaktaydı. feride hanım çok becerikli bir hanımdı. o küçük oğlana pijamalar diker, patikler işlerdi. mürüvvet hanım ile birbirlerini çok çok severlerdi. iyi geçinirlerdi. mürüvvet hanım, bir yere gideceğinde de çocuklara, feride hanım bakardı. ne pişirse, onlara da verirdi. feride hanım bizim köydendi (meriç). ben, hem feride hanımı biliyorum, hem çocuğu. çocuk (kutsi) benim öğrencim. mürüvvet hanım da her gün gelir gider, çocuğu okula getirirdi. bir askerle beraber gelirlerdi okula. ya binbaşı gelir, çocuğu bırakırdı, ya da mürüvvet hanım. her ikisi ile de görüştüğüm için beni evlerine davet ederlerdi. son da hatice bozkurt ile birlikte gitmiştik evin bir holü vardı. ben o holü biliyorum. bütün odalar, o hole açılırdı. bir başka oda, sonra da koridor vardı. olaydan 15 gün önce de ben, mürüvvet hanım'da misafirdim. kutsicik, feride hanım ile beraber fala bakıyordu. feride hanım fal bakarken, o'na da öğretmiş. "öğretmenim falınıza bakayım" dedi, bana. ben de kahve içtim. o da güya, 4 yaşında fal bakıyor. en büyüğü de köşklüçiftlik ilkokulu'nda okuyordu. perihan hoca hanım da o'nun öğretmeniydi. en küçükleri 1 yaşındaydı. murat. mürüvvet hanım ise, 30-35 yaşlarında, biraz iri yarı, zonguldaklı bir hanımdı.

    kibris: olay olduğunda kaç yaşındaydınız?

    kizkardeş: yeni evliydim. 1939 doğumluyum, 24 yaşındaydım, o zaman. 61'de evlenmiştim.

    kibris: siz kaç yaşındaydınız, növber hanım?

    n.ibarhimoğlu: ben 1928 doğumluyum. 35 yaşındaydım, o zaman.

    kibris: nihat binbaşı'dan daha sonra hiç haber aldınız mı?

    b.şemsettin: ben haberini aldım. bir ara, sık sık afyon'a giderdim. afyon'da bir arkadaşım, beni birisi ile tanıştırdı. nurten merdivenci. bu hanım, karadenizli. kocası astsubay ve karadeniz'de uzun süre bulundular. hatta aynı zamanda, bu hanım, şarkıcı emel'in annesidir. ve karadeniz'de nihat ilhan, bu hanımın çocuklarının doktoruymuş. "adam, mecnun gibiydi" diyor. olaydan sonra sık sık evine gitmiş, nurten hanım. "zaman içinde, ben onu evlendirmeye de kalktım. ama kabul etmedi" diyor. sanırım çok çok uzun yıllar sonra da evlenmiş.

    kibris: siz tanışıyor muydunuz nihat binbaşı ile?

    kizkardeş: tabii konuşur, görüşürdük. ama öyle çok da değil. çocuklara yumurta isterlerdi, ara sıra. bazen, ya hasan dayı gelir alırdı, bazen de ben uzatırdım.

    kibris: siz hiç tanışmış mıydınız nihat binbaşı ile növber hanım?

    n.ibrahimoğlu: ben hiç tanışmadım. ben kız kardeşimde, o akşam misafirdim. şansa bak, ben misafir geldim, "hepimiz toplanalım" dediler. "ne olacağız" diyorduk, sürekli. "sokaktan ateş olursa, isabet etmez banyoya girin" demiş binbaşı hanımına.

    kibris: binbaşı ile hanımı konuşmuş mu o gece?

    n.ibrahimoğlu: evet. hanımına telefonda söylemiş. ama nereden bilelim ki, kapıyı kırıp, içeri girecek, sonra da banyo kapısına ateş açacak.

    kizkardeş: o gece esirler alıp gittiler. onlar görmüştür, eve girenleri. 1 hafta derenin karşı tarafında kaldı bu esirler. derenin içinde bir de dilsiz bir kadın vardı, çocuklu. onun kocasını da o gece vurdular. fatma hanım'ın kocasını da vurdular.

    b.şemsettin: o günlerde, yine çok söylenen bir şey vardı. bu insanlar, kapıyı kırıp, içeri girdiklerinde, binbaşının şapkasını ve duvarda asılı fotoğraflarını görünce, ifrit oldular. ve odalara ateş aça aça girdiler. belki onları görmeselerdi, bu insanları da esir alacaklardı. erdoğan rifat'ın evi vardı, yakınlarda. erdoğan rifat'ın sesi çok güzeldi. şarkı söylerdi. eşi nevin hanım, şehit aileleri ve malul gaziler derneği'nde as başkandır, yanılmıyorsam. erdoğan rifat'ı, ateş ettiği için damda vurdular. binbaşının evinde de bunlar yaşanınca, diğer evlerden de esirler toplayıp gittiler.

    kibris: siz bu olayı yaşayanlar olarak, bu olayı türkler yaptı kuşkusu dile getirildiğinde sinirleniyor musunuz?

    n.ibrahimoğlu: her gün gazete okumuyoruz ki. ama sinirleniyoruz tabii. olayı biz yaşadık. herkes doğruyu yazsın istiyoruz.

    b.şemsettin: ben her gün okuyup, yakından takip ediyorum. o yüzden de gerçeklerin ortaya çıkmasını istedim. "neden bu söylentiler var" diye sinir oluyorum.

    kizkardeş: olay işte bizim yaşadığımız.

    n.ibrahimoğlu: bizi rumlar taradı o gece. türkler değildi.

    kibris: çok teşekkürler hepinize.

    http://www.kibrisgazetesi.com/…pagename/ic_haberler
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap