8 entry daha
  • aşırılıklar çağı yalanları...
    egemen sınıf, ezdiği sömürdüğü, bedenlerini köle ettiği sınıfların aynı zamanda düşüncelerini de belirleme kaygısından “alman ideoloji” sindeki bahsinden beri hiç vazgeçmedi vazgeçmeyecek de. kapitalistler vade farksız çıkarlarını gözetmek adına, kendi sınıflarının çıkarlarını toplumun genel çıkarları gibi gösterme kaygısı ile tiyatral bir oyun sergilemekteler. en son örneği pek de ciddiye almadığım istatistik biliminin verilerine göre, dünyada en yaşanılası ülke olan norveç’deki “katliam” mevzusu üzerinden dönmekte. norveç’i yüz küsür yıllık dönme ideolojileri “sosyal demokrat” devlet toplum örgütlenmesi dışında biz meşhur balıkçılarının kıymet verdikleri yerlerine sürdükleri neutrogena kremlerinden tanıyoruz. o kremler ki sadece yumuşatıcı ideolojileri ile değil, mis kokulu nemlendiri özellikleriyle de “kaba saba” emekçi ellerini ve tabi zihinlerini pamuk gibi yapıyordu.
    pre-kapitalist üretim ve sömürü ilişkilerinden beri batı olmasını güneye, doğuya ve hatta kuzeye borçlu olan “gelişmiş ülke” toplumları, her toplumsal bunalım anlarında, yada kapitalizmlerinin derin krizleri anlarında suçluyu bulmakta zorlanmamaktalar: “aşırılıklar”. abd süper liselerinde elinde silah tüccarlarının ürettiği ve nasıl oluyorsa 13/14 yaşındaki çocukların ellerine düşen makineli tüfeklerle lise basılıyor, bilgisayar oyununda puan toplayarak adam öldüren gençler ortaya çıkıyor. adına “cehennem melekleri” dedikleri cehenneme gidesice motosiklet çeteleri kadıköy’ün ortasında sokaktan geçenlere saldırıp yaralıyor, yaşı küçük katil doğduğu yeri beğenmediği için hrant’ı ensesinden kurşunluyor, norveç versiyonu ise gençlik kampı basıp kurbanlık koyun gibi takır takır adam öldürüyor. ve bilim adamlarından, yavşak medyaya kadar burjuva ideologları bütün bunları aşırılık yalanlarıyla aba altından sopa göstererek teorize ediyor.
    kapitalist ideolojinin ahlakı, bütün üst yapı kurumlarıyla, öldüren eğlenceleri televizyonları, kanalizasyona dönmüş paçavra gazeteleri, zorunlu eğitim kurumları ve o kurumların başına geçirdikleri “bilim hırsızı” yöneticileriyle kendi aşırılıklarını besleyecek nesiller yaratırken, aşırı sağcısının katliamını da “bu bizim köyden değildir” modunda sahipsiz bırakmaktan çekinmemektedir. ağcalar, çelikler, çakıcılar, samastlar alayının ortak şikayeti sahipsiz bırakılmaları değil miydi? kendi katiline sahip çıkamayacak kadar soysuz ve utanmaz bir sosyal sınıf ve onun örgütlenmesinden ne bekliyorsunuz ki? ahlaksız düzenleri hem her türlü insani olmayan değerle kışkırtır, hem de csi-miami dizilerindeki üstün ırk polis müfettişleriyle, kışkırttığı katili, suçluyu yakalar, cezalandırır, biz de gece rahat uyuruz kuş tüyü yastıkların tepesinde. sistem ezdiği sınıflara mesajını utanmadan vermektedir, “aşırılık” iyi bir şey değildir.
    kendi ideolojik formatından yada tezgahından geçirmediği bütün ideolojiler, fikirler, politikalar aşırıdır onlara göre. eline silah almadan yabancı düşmanı olmak serbesttir, parti kurar iktidara bile taşır, katil oyunu bozarsa cezaevine yada ipe gönderilir. toplumda katilleri besleme gibi kollayan örgütlenmeleri olur, bu bazen bir polis karakolunda bayraklı hatıra fotoğrafı olarak karşımıza çıkar bazen de kırmızı/yeşil pasaport olarak. vücuduna yeterince yumuşatıcı krem sürmemiş norveçli faşist “müslüman düşmanlığı” yalanıyla, yeterince islah edilemediğini kanıtlarcasına onlarca insanı 2 saat içinde oslo şehir mezarlığına gönderiverir. avrupa’nın üzerinde yeni bir hayalet türü dolaşıyor dedirtmek istemektedirler: “türken raus” aslında kapı dışarı etmeye çalıştıkları arnavut, türk, kürt cezayirli emekçi sınıflarıdır. kendi fabrikalarında kremle ve sosyal demokrasiyle yumuşatılmış kendi işsiz güçsüz gençlerini görmek istemektedir artık avrupalı sermaye sahipleri. hitleri iktidara taşıyan kaygı ne ise, norveçliyi gençlik kampı basmaya yönlendiren de odur. 12 haziran seçimleri öncesi balıkesir cumhuriyet güçbirliği adayı kadın balıkesirliye ne vaat ediyordu hatırlayın, egeyi kürt işgalinden kurtaralım, ikinci kurtuluş savaşını başlatalım demiyorlar mıydı? zeytinburnu’ndaki emekçi kürt gençleri üzerinde oynadıkları çirkin oyun hangi kaygının ürünü idi? sağlı sollu saldırıya geçmiş kapitalist ve faşist tetikçilerine komünistlerin vereceği cevap kamp basan faşistin kaygısını çözmekten çok daha önemlidir. biz komünistler bu oyunu bozacak en akıllı en iradeli ve en ahlaklı örgütlenmeleri yaratacak zeka bilgi ve beceriye sahip olmak zorundayız. muhtaç olduğumuz kudret kimsenin kanında değil, enternasyonal akan damarlardadır. işçiyi emekçiyi, işsizi güçsüzü, evdeki kadını sokaktaki genci, güvencesizi, sigortasızı, sendikalıyı, öfkeliyi, isyancıyı, delikanlıyı, o enternasyonal damara çekecek güç bizim elimizde, sizin elinizde…
10 entry daha
hesabın var mı? giriş yap