93 entry daha
  • baruch spinoza’nın tanrı anlayışı ile ilgili, son derece yalın ve kolay anlaşılır bir dille (anneye anlatır gibi) kaleme almış olduğum bu mini ödev, masa üstümde bayatlamasın, planda olmayan saçma sapan bir formatta sır olmasın. peki ne olsun? buradan başka zihinlere ulaşıp taze kalsın. hem internette hiçbir şeycik kaybolmaz derler. göreceğiz bakalım... 20 sene sonra bu başlığa gelip kontrol edeceğim.

    ethica’ya göre spinoza’nın tanrı anlayışı ve tanımı

    spinoza, her şeyin temeline tanrı’yı koyar; başka bir deyişle her şeye tanrı ile başlar ve nihayetinde insanın özgürlüğüne de bu şekilde varılabileceğini savunur. tabii ki spinoza’nın tanrı’sı yığınların, genelin tanrı’sı değildir. o, gerçek tanrı’nın yığınların tanrısı olduğunu düşünmez. spinoza’nın tanrı’sı, bambaşka bir tanrı’dır. peki spinoza’nın “gerçek tanrı” kavramına yaklaşımı nasıldır? ona göre tanrı’nın anlamı nedir? ethica’nın “tanrı üzerine” isimli ilk kısmında spinoza, işte bu soruya cevap vermeye çalışmıştır.

    kendi kendisinde var olan bir tanrı

    spinoza, “tanrı nedir?” sorusuna, tam olarak şöyle bir cevap veriyor: “kendi kendisinde var olan ve kendi kendisiyle kavranan; yani kavramını, kendisini teşkil edecek başka bir şeyin kavramına borçlu olmayan şey.” bu tanımdan da çıkaracağımız sonuç üzerine tanrı, kendi kendisinin nedenidir; bu sebeple onun var oluşunu başka bir şeyle açıklamak mümkün değildir. bu ifadeden spinoza, şöyle bir sonuç çıkarır: ona göre, var olması ve nedeni kendisinde olan tözün daha üstünde bir kavram yoktur. nitekim onun dışında tüm kavrananlar da ancak onun altında kavranabilir. o bölünemez, sınırlanamaz, tek parçadır ve elbette sonsuzdur.

    tanrı doğadır ve her şeydir

    spinoza’nın tanrı anlayışı ele alınırken belki de en fazla “tanrı doğadır” fikri üzerinde durulur. spinoza’ya göre tanrı doğadır, doğa da tanrı’dır; her şey tanrı’da ya da doğadadır. spinoza’nın bu bakış açısı, yukarıdaki paragrafımıza açıklık getirir nitelikte: var olan her şey tanrı’da vardır, o olmadan hiçbir şeyin var olması söz konusu olamaz, hiçbir şey tanımlanamaz, kavranamaz. tanrı her şeydir. her şey olan aynı zamanda “hiçbir şey” olarak da nitelenebileceğinden tanrı, ne yaratır ne de yardım eder; cezalandırmaz ve ödüllendirmez. evet, tanrı hiçbir şeyi yaratmaz ama her şey, onun özünden “zorunlu” olarak çıkar, ürer.

    spinoza, tanrı’nın tanımını temel olarak bu ilkeler çerçevesinde yapar ve denklemi çözdüğünü düşünür. öyle ki, ethica’nın ilk cümlesi, bu iddiayı apaçık ortaya çıkarıyor: “kendi kendisinin nedeni ile ben, özü var oluşu içereni veya var değilse doğası kavranamayanı anlıyorum.”

    spinoza, tüm var olanlara veya bu var olanların düzenlenmesi ilkesine “evren” ya da “kosmos” der. bu kavramları mutlak bir gerçekliğe oturtur. ona göre bu kavramlar, her türlü etkileşimin tamamlandığı bir dizidir. yani doğadır; içerisinde yaşadığımız ve bir parçası olduğumuz doğa. spinoza’nın tanrı anlayışı, bu doğa tanımının ta kendisidir.

    tanrı’nın özgür iradesi var mıdır?

    spinoza; akıl, arzu ve irade gibi kavramların doğaya ait olduğunu, doğalaştıran doğa (natura naturata) ile açıklanabileceğini ifade eder. ona göre akıl ve irade, düşünceye ait olduğu için kendi doğalarının zorunluluğu ile var olmamışlardır. çünkü bu gibi kavramlar, başka bir şeyin aracılığı ile tanımlanabilirler, anlaşılabilirler. tam bu noktada spinoza’nın “irade” tanımını nasıl yaptığını belirtmeliyiz. ona göre irade, düşüncenin bir tarzı olduğu için nedensiz olamaz; yani irade, özgür neden olarak değil; zorunlu neden olarak adlandırılmalıdır. buradan hareketle spinoza, tanrı’nın özgür irade ile etkide bulunmadığını, özgür irade ile yaratmadığını dile getirir: tanrı, şeyleri özgür iradesi ile değil; kendi özünün sonucu olarak (taşma) üretir. bu çıkarımdan da anlıyoruz ki spinoza’ya göre tanrı yaratmaz, var olanlar tanrı’nın özünden zorunlu olarak çıkar.

    herkes kendi tanrı’sını yaratır

    tanrı’daki akıl ve iradeden söz ederken şunu net olarak bilmeliyiz ki: ondaki akıl ve irade ile bizimkisi birbirine benzer değil. spinoza için bu önemli bir duraktır; çünkü onun benzetmelerin zorunluluğu vurgusu vardır: spinoza’ya göre her varlık, nihai var oluş ilkesini zorunlu bir biçimde kendisine benzeterek hayal eder. yani insan, tanrı’sına kendisinde bulunan özellikleri atfeder. aynı şekilde geometrik bir şeklin aklı ve tanrı tanımı olsaydı, o da tanrı’yı geometrik bir şekle benzetecekti, kendisinde olan özellikleri ona yükleyecekti. bu sonuçtan hareketle, tüm din bilginleri, teolog ve filozofların tanrı tanımındaki uygunsuzlukları, onların tanrı’yı kendi doğasına uygun bir biçimde kavramalarına, yani kendilerine benzetmelerine bağlar. işte tanrı tanımındaki en büyük hata, tam da bu noktadadır, yanlışlık buradadır: onlar başlangıç noktasına kendilerini koyuyor, kendi zihinlerini tüm zihinlerin ölçütü olarak kabul ediyor. oysa yazımızın başında da belirttiğimiz üzere spinoza, her şeyin başlangıcına tanrı’yı koyar, diğer her şeyi tanrı’nın zorunlu bir özü/parçası olarak kabul eder.

    tanrı’yı kavrayıştaki yanılgı

    spinoza, özellikle insanların tanrı’yı kavrama aşamasındaki yanılgılarını, pür cahilliğe ya da aklımızın noksanlığına değil de bilgi eksikliğine bağlar. buradaki bilgisizliği, mutlak bir bilgisizlik ya da mutlak bir cahillik olarak tanımlamaz; “yarı-cahillik” kavramından söz eder. buradaki suçlu bizzat kendimizizdir. en büyük hatayı, kendimizi cahil bırakarak yapıyoruz. bu noktada güneş ile ilgili bir örnek verir spinoza: güneş’e baktığımızda, onu çok yakınımızda sanabiliriz ve yürüyerek güneş’e ulaşabileceğimizi düşünebiliriz, hayal edebiliriz. ardından onun gerçek uzaklığını öğreniriz ve durumun hiç de zannettiğimiz gibi olmadığını kavrarız. gerçeği öğrenmeden önceki hayalimizin nedeni, güneş’in gerçek uzaklığından bihaber oluşumuzdu. bu noktada da duraksamıyor spinoza, daha da ötesini düşünüyor: ona göre, güneş’in gerçek uzaklığını öğrenmiş olsak bile ona yürüyerek
    ulaşabileceğimiz algısı devam eder; bu yanılgıyı zorunlu olarak kabul etmiş oluruz. işte tanrı’yı kendimize benzetmekteki ısrarımız ile yukarıdaki örneğin nedeni, tamamen aynıdır: önemli olan, bu kavrayışlardaki nedenleri anlamaktır.

    tanrı özgürdür

    spinoza tanrı’ya “özgür” sıfatını atfeder ve özgürlüğün tanımını şöyle yapar: “yalnızca kendi doğasının zorunluluğundan var olan ve yalnızca kendisi tarafından faaliyette bulunmaya belirlenen şeydir.” tanrı ya da doğa, kendisinin haricinde, kendisine yabancı bir ilkenin hakimiyetine girmediği için ve kendi kendisinin nedeni olduğu için özgürdür.

    spinoza ateist miydi?

    spinoza, tanrı’ya inanır; ancak onun tanrı’sı, “bir başka” tanrı’dır. ona ateist ya da inançsız diyenlerin kendi kendilerine sormaları gereken sorular şunlardır:

    • biz nasıl bir tanrı’ya inanıyoruz?
    • kendi inancımızın nesnesine dair açıklama yapabiliyor muyuz?
    • spinoza, bizim tanımladığımız tanrı’ya inanmıyor ise ateist mi olur?
    • tanrı’nın evrensel bir tanımı mı var?

    spinoza’nın tanrı anlayışını, en temel hatları ile bu şekilde özetleyebiliriz.

    referanslar:
    spinoza, baruch. ethica. çev: çiğdem dürüşken. birinci baskı. istanbul: kabalcı yayınevi, 2011.
    zelyüt, solmaz. spinoza. ikinci baskı. ankara: dost kitabevi yayınları, 2010.
327 entry daha
hesabın var mı? giriş yap