6 entry daha
  • çeşit çeşit olay geliyor insanın başına. öldürmek de öyle, hiç öldüresin yokken, öldürebiliyorsun, engelleyemiyorsun.

    yine böylesine hiç öldüresimin olmadığı bir gün, başımı kaşıyarak odama girdiğimde gördüm onu, yerimde oturmuş, hatta iyice yayılmış, beni beklemiş gibi durmaktaydı ve bir şeyler yemeye hazırlanıyordu.

    uzun zamandır lazanya yemediğim için gayet sıkkındım ve çatacak birini arıyordum; o da piyangosu oldu. biraz sadece durdum, öylece izledim, ne yapacak diye bekledim. hiç tınmadı, bu kadar tepkisiz olmamalıydı, en azından bana... kımıldamadı bile. sabahın seherinden beri içiyordum, ağzımı açtığım anda sarhoş olması gerekirdi, hafiften üfledim yüzüne doğru, farketmemiş gibi davrandı, belki, o da durum gereği benim yerimdeydi ve bana bulaşmak istemiyordu. bu umursamaz tavrı iyice morallerimi bozdu. aslında umursamaz olması gereken bendim, sarhoştum, hiç bir şeyi takmayacak kadar sarhoştum, ama yokmuşum gibi davrandı. ayağımı yere vurdum, dönüp bakmadı bile. "nesin lan sen, derdin ne" diye seslendim kafamı tam yüzüne doğru çevirip, kafasının seviyesine inerek cevap vermeye zahmet etmedi.

    "bak" dedim ona, uçuyormakta olan bir sineğe patlattım tokadı, sendeledi yere düştü. "gördün mü" diyerek tekrar ona döndüm, halen umursamıyor ve kımıldamıyordu. içmek üzere yanıma aldığım çayın içinden, çay kaşığına doldurabildiğim kadarını onun önüne doğru attım, arkadaş bu kadar mı tepkisiz olunur, hareket bile etmedi, ölü desem ölü değil, biliyorum, umursamaz bir duruş bu, tanırım. ve ama canlı desem, böyle canlılık olmaz olsun.

    sıçradım, hopladım, gitar çaldım, tükürdüm, kımıldamadı, bakmadı, gitmedi. yerden terliğimi aldım, vurdum kafasına, sabaha karşı 04:23 falandı, vurdum bir daha, giderek daha hızlandım, kanı her tarafa bulaştı, bir zagor çığlığı ile rahatladım.

    ben sevinirken bir arkadaşım geldi içeriye, "n'ooldu olm, niye bağırdın" dedi, "ben bağırmadım, sen rüya falan görmüşsün" diye cevapladım, "elindeki terlik ne" diye sordu "saat gecenin bilmem kaçı", "umarsız bir örümcek vardı da, onu öldürdüm, ondan bu suskunluğum" dedim, gitmeye niyetlendi, "çay içer misin" dedim, "yok, uyuyorum" diyerek burun kıvırdı, "mutfağa bırak o zaman şu bardağı, boşa gelmiş olma" dedim, aldı, götürdü sağolsun.

    kolonya sıktım kanının bulaştığı yerelere, peçeteyle sildim, temizlendi, sevindim buna. kendime kolonya sıktım, peçeteyle sildim, temizlenemedim. katil olmaya zorlanmıştım ama eninde sonunda katildim ve kolonya bile temizlemiyorsa beni, neyle temizlenecektim. temizlenmeme gerek olmadığını düşünüp rahatlandım, temizlenmek yoktu, yaşanılan her şey kirletiyordu ve çok yaşamış biriyle yaşayabilmek için en az onun kadar kirlenmiş olmak gerekiyordu. yoksa çıldırırdın. herkesi tüm kirlilikleriyle kabul ediyordum da, kendime neden böyle insafsızdım? tamam dedim, kirletiyorum kendimi bile bile ve kendimi tüm kirliliğimle kabul ediyorum. katilim ben. kapattım ışığı, yattım, "ayıp mı ettik lan yoksa" diye düşündüm, bayağı içli düşündüm, "yok lan onların olayı bu" dedim sonra kendime, bir yastığa sarıldım, diğerini yalarken uyumuşum zaten.
60 entry daha
hesabın var mı? giriş yap