181 entry daha
  • sülalemin anne tarafının bu sebzeyle tanışma öyküsü biraz buruk biraz eğlencelidir.

    hiç şansınız yok, anlatacağım...

    dedem sivas'ta köy öğretmeniymiş. en büyük oğlu olan büyük dayım da köy enstitüsünde okuyor. yazın da çoluk çocuk tarlada çalışıyorlar.

    mesai şu şekilde: sabahtan tarlaya gidiliyor. çalışılıyor. öğlene yengem bulgur pilavı pişiriyor (her gün). köyün çobanını da çağırıp beraber yiyorlar. yine çalışılıyor. akşam olunca da toplanıp eve dönülüyor.

    sivas özellikle kışları çok soğuk geçen bir memleket. tarım teknolojisi, seracılık falan da gelişmiş olmadığından genellikle patates, havuç, turp gibi kök sebzelerle pancar falan tüketiliyor. bostan sebzeleri pek bilinmiyor o zamanlar.

    neyse, bizimkilerin çalıştığı tarlanın kenarındaki yoldan sebze kamyonları geçiyor batıdan doğuya doğru. bir gün bu kamyonlardan birinden bir tane patlıcan düşüyor. bizimkiler gidip bakıyorlar bu neymiş diye. en eğitimlileri olan büyük dayım olayı ele alıyor: "ben biliyorum. balcan derler buna. yemeği yapılır." alıp hanımına veriyor "balcan"ı, yengem de tüm kabuklarını soyup pişirerek o günkü bulgur pilavının içine katıyor.

    yine çobanı da çağırıp oturuyorlar sofraya öğlen olunca.

    akşama çoban köy kahvesinde anlatıyor: "öğlen hocanın gelini bir etli pilav yaptı ki, parmaklarımızı yedik!"
165 entry daha
hesabın var mı? giriş yap