4 entry daha
  • vladimir nabokov'un, yine, eşi vera'ya ithaf ettiği roman.
    aynı zamanda maşenka, nabokov'un ilk romanıdır.

    kendisinin yazdığı önsöz'de şöyle der;

    --- spoiler ---
    romanın rusça adı, maria'dan türemiş bir isim olan maşenka'dır.
    maşenka, benim ilk romanımdı. evlendikten hemen sonra, 1925 baharında berlin'de çalışmaya başladım bu roman üzerinde. 1926 yılının başlarında bitti ve göçmenlerin kurduğu bir yayınevi tarafından basıldı. (slovo; berlin, 1926). basıldıktan birkaç yıl sonra almanca'ya çevrildi. (ullstein; berlin. bu basımı ben hiç okumadım). bunun dışında 45 yıl gibi uzun bir dönem kitabı hiç çeviren olmadı.

    roman yazmaya yeni başlayanlarda çok sık görülen, bu kişinin kendisinden dem vurarak mahremiyetini gözler önüne serme eğilimi, el altında bulunan bir malzemenin çekiciliğine kapılmaktan çok, kendinden kurtulmanın rahatına erip daha iyi şeylere yönelme isteğinden kaynaklanır. bu, benim nadiren katıldığım ortak kanılardan biridir.

    konuş, hafıza'mı okuyanlar, ganin'in anılarıyla benimkiler arasındaki benzerliği herhalde farketmişlerdir. ganin'in maşenka'sı, benim tamara'mın ikiz kardeşidir; benim atalarımın yaşadığı topraklar bu kitaptadır; oredezh nehri bu kitaptan da akar, rozhestveno'daki evin fotoğrafı, romandaki voskresenk'te bulunan, sütunlu verandası olan evin de fotoğrafıdır aynı zamanda.

    maşenka'yı yazdıktan yaklaşık çeyrek asır sonra özyaşamımı anlattığım kitabın on ikinci bölümünü yazarken maşenka'ya başvurmuştum; ancak maşenka'yı yeniden okuduğumda, gerçek olmayan (köyün kabadayılarıyla yapılan dövüş veya meçhul şehirde, ateşböceklerinin ortasındaki buluşma gibi) bazı eklentiler yapmış olmama karşın, bu kitapta, kendi kişisel gerçekliğimle, sadakat ve titizlikle kaleme alınmış özyaşamöykümden daha çarpıcı bir biçimde hesaplaşılmış olması gerçeği beni çok etkiledi. önce bunun nasıl olduğuna akıl erdiremedim; o heyecan, o koku, zamanın engellerini ve kurmaca kahramanların görkemini nasıl aşmış olabilirdi ki?

    özellikle de, taklidin, gerçeğin ta kendisiyle böyle kıyasıya bir rekabet içinde bulunuşuna inanamadım. aslında bunun açıklaması oldukça basitti: o zamanlar, ganin, geçmişine, benim, "konuş hafıza"yı yazarken olduğumdan üç kat daha yakındı.

    rusya çok uzaklarda kaldı ve geçmiş, insanın hafif kaçık bir arkadaşı. öyle tuhaflıkları var ki; insan, toplum içinde bunlarla başa çıkmaya zamanla alışıyor; o yüzden, ilk kitabıma olan duygusal bağlılığımı itiraf etmekten hiç çekinmiyorum.

    bu kitapta, herhangi bir eleştirmenin rahatlıkla dalgaya alabileceği, deneyimsizlikten kaynaklanan kusurlar, yine kitabın kendisindeki (nekahet devresi, ahırdaki konser, sandal gezintisi gibi) birçok sahneyle telafi edilmektedir (bu davanın tek hakimi olan) bana göre. aslında bu sahneler daha sonraki çalışmalarıma da hiç dokunulmadan aktarılmalıydı. bu durumda çevirisinin de metne olabildiğince sadık kalınarak yapılmasından yanayım.

    gerekli gördüğüm değişiklikler yalnızca ruslar'a özgü (göçmen dostların rahatlıkla anlayabileceği ama yabancılara bir şey ifade etmeyen) kısımlarda yapılmalı, bir de ganin'in jülyen takvimindeki tarihler, gregoryen takvime çevrilmelidir (örneğin onun takviminde temmuz sonu, bizde ağustosun ikinci haftasıdır).

    bu önsözü şu sözlerle bitirmek istiyorum: 1970'te bir söyleşide belirttiğim gibi; "bir yazarın biyografisinin en güzel tarafı, onun maceralarının değil, üslubunun öyküsü olmasıdır." ilk kadın kahramanınmla sonuncusu ada arasındaki ilişki (eğer varsa; ki, bana göre yok) ancak bu ışıkta değerlendirilebilir.
    --- spoiler ---
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap