16 entry daha
  • amerikan ruyasi denen seye iliskin bir masaldir herseyden once.
    bu ruyanin kitlelere anlatilip yorumlanma bicemleri icin onemli bir kult olagelmistir.

    frank baum kendini bildi bileli guclu ve ozgun bir masal anlaticisiydi.
    ve anlattigi ruyayi, kimileyin keyifli bir gulucukle kimileyin sikintili ter boncuklariyla gormus yasamis gecirmisti.
    kentten kente gitmis, pek cok is denemis, batmis cikmis gene batmisti.
    kitliklari, kiranlari, bolluk gunlerini ve cekirge surulerini gormustu.

    ailesindeki kadinlar kendi cercevre ve olceklerinde feminizm eylemlerine karismislardi.
    bundan oturudur ki, "oz buyucusu"nde yadsinamaz feminist temalar egemendir.
    ana kisi olan kucuk kiz, bir derdini cozmek uzere -kizbasina- evden cok uzaklara gider, seruvenler kazalar atlatir, amacini elde edip yuvasina doner. yalniz bu haliyle bile, yazildigi donem icinde oldukca ayriksi bir denemedir.

    her acidan, baum'un yasadiklari, gordukleri sizmistir yapita. tarim kentlerinin kasabalarinin kulturu, gazete cikarirken tanik oldugu hortumla ucan bir ev oykusu, ve benzerleri. emerald city'i de gozlerini kamastiran chicago'dan, dunya fuari* gunlerinden, cilalanan parildayan sokaklar, elektrikli lambalar, sinema perdeleri gibi sihirli goruntulerden esinle yaratmistir.

    pek cok konuda yenilikci, ozgurlukcu ve cesur goruslerin savunucusu olmus, bunlari da yapita ilistirmeyi basarmistir baum.
    donemin sartlari cercevesinde sapitip devrildigi yerler de coktur elbet. bir vakitler, kizilderililere karsi kokten cozum onermis olusu gibi.

    obur yamuklarini da siz kurcalayiverirsiniz biraz.
    kitleler uyanmadan once ruyadan.
9 entry daha
hesabın var mı? giriş yap