28 entry daha
  • kaliteli tiyatro uyarlamaları genellikle sıkıcı olur. çünkü metin daha çok tiyatroya yönelik hazırlanmıştır ve yedinci sanatın getirileri bu metnin ve oyuncu-seyirci iletişiminin yanında ya öne geçen ve bu etkiyi kapatan bir öğe; ya da ardında gereksiz renkler katan engeller oluşturur.

    bu filmin belki de en büyük başarısı broadway'de haftalarca gösterimi yapılmış önemli, ünlü ve başarılı bir tiyatro oyununu kaliteli bir şekilde sinemaya uyarlaması olması. belki de böyle tarihe geçecek. roman polanski gerçekten de dogma gibi deneysel sinemanın sularında yüzmeyen, mamafih görkemli de bir görsellik vadetmeyen muhteşem bir sinema anlayışıyla seyirciyi odadaki tartışmaların orta yerine bırakıyor. gerisi size kalmış. karakterlere dilediğiniz kadar gıcık olabilirsiniz.

    filmde modern bireylerin, çocuklarının kavgaları neticesinde ne yapılabileceğini tartışmaları işleniyor. insan denen yaratığın aslında içten içe doğasındaki çirkinliği ve bu çirkinliği örtbas etmek için çeşitli totemlere sığındığı birebir anlatılıyor. açık açık konuşmaktan bir şekilde kaçınan karakterler, ilk önce bir kusma kırılmasının, ardından da bir alkol kırılımının etkisiyle özlerine dönüyorlar ve kötülüğün, acımasızlığın ve karaktersizliğin aslında insanın özü olduğu tematik bir yalınlık içerisinde anlatılıyor.

    insan ilişkilerinin çarpıklığını bir tarafa bırakıyorum. üç tane rahatsız edici öğe gözüme çarptı. bunlardan birincisi christoph waltz'un muhteşem bir şekilde canlandırdığı alan karakterinin telefonunun devamlı çalması... ikincisi kalkıp gidecekmiş gibi yapıp da bi şekilde gitmeyen misafir gerilimi (umut sarıkaya gerilimlerine benzer bir isimlendirme oldu sanki)... bir de tek mekan daraltması... evet. film, çocukları dışarıdan, uzaktan izlediğimiz ilk ve son sahne dışında alfred hitchcock ekolü gibi tek mekanda geçiyor. tek mekan filmlerinde hitchcock usta derinlik vermekte epey ustadır. ama polanski kanımca bilerek ve isteyerek tek mekanda geçtiğini seyircinin gözüne sokuyor ve bununla seyirciyi biraz olsun rahatsız etmek peşinde... ama asıl önemli nokta bütün bu saydığım öğelerin bir yerden sonra hiç rahatsız etmiyor olması... zira "insan" özü itibarıyla o denli rahatsız edici ki. her türlü gerilim unsuru "insan"ın yanında sadece bir dekor, bir aksesuar gibi kalıyor.

    oyunculuklara uzun uzun değinmenin inanın alemi yok. başta christoph waltz olmak üzere dört karakter de ellerinden gelen en iyi performansı vermişler ve muhteşem bir oyunculuk dersi vermişler.

    tek cümleyle film tek mekanda geçen harika bir modern insan eleştirisi olmuş.
92 entry daha
hesabın var mı? giriş yap