357 entry daha
  • tıpkı denildiği üzere "bahane" bir içecektir. her ne kadar o keskin kokuya ve tada ölüp bitiyor olsam da, esas mesele o kokunun etrafında dönen muhabbet ve olup biten şölende saklıdır. harcı dostluktur kahvelerin, telvesine sevgi karışmıştır. başlı başına bir kültürdür. koskoca bir öğüne*adını vermiş bu muhabbet kapısının anahtarı, türkçede birçok atasözü ve deyimin, çeşitli halk söyleyişlerinin içinde tadını hissettirmiş; bununla kalmayarak osmanlı'nın tesiriyle başka milletleri de efsunlamıştır.

    bu milletlerin başında benim de mensubu olduğum yugoslav milletlerinden, boşnaklar gelir evvela... boşnaklar, osmanlı'dan öğrendiği türk kahvesini tam bir ritüel havasında sunar ve içerler. kahve, bakır cezve içerisinde köze tutulup ağır ağır pişirilir. içine istisnalar hariç, şeker konmaz. daha sonra gene bakır bir tepsi ile servis edilir. en büyük fark olarak kahve fincanları kulpsuzdur ki; bunun da şöyle sembolik bir özelliği vardır: kahveyi elinize almak için fincanı beş parmağınızla tutarsınız. bu da islamın beş şartını simgeler. büyük ihtimalle bu durum sırplardan ayrılmak için icat edilmiştir. sırp evlerindeki fincanlar kulpludur ve fincan üç parmakla tutulur, bu da teslis inancına göndermedir ve üstelik sırp futbolculardan da hatırlanacağı üzere baş, işaret ve orta parmakla yapılan çetnik selamı olarak da bilinen sırp zafer işaretini çağrıştırmaktadır. boşnak usulünde fincanı kaplayan parmaklar ay'ı, fincansa yıldız'ı temsil eder. başçarşı'da en çok satılan ince bakır işçiliğinin güzel ürünlerinden olan fincan ve cezvelerde de sürekli ay, yıldız ve tuğra motifleri kullanılmış olması tesadüf değildir.

    fincanların yanında leziz bir lokum* bulunur. bu lokum*, kahvenin sertliğini alıp götürür. yugoslavcadaki "fildzan*, dzezva*, telve, kafa*, kafana*, ratluk*" ve benzer kelimeler varlığını türk kahvesine borçludur. dildeki "kafa bez cigare ko dzamija bez munare"*şeklindeki güzel deyişse kahve ile sigaranın arkadaşlığını pek güzel özetler.

    yugoslav göçmenleri ev ziyaretlerine gittiklerinde birbirlerine bir kutu küp kesme şeker götürebilir. bu şeker de kahvenin yanında lokumun yerini tutsun diyedir. bir yugoslav'ın fincan'ı da mühimdir. aslında bu, tüm balkanlar için geçerlidir. yugoslavya'dan istanbul'a ziyarete gelen bir arnavut'un yanında işlemeli tülbentlere sardığı fincanıyla geldiğini bilirim.

    "deka turçi kafe pijat*/ a risjani rom rakija*/ a ergeni rujno vino*/ a momite rahat - lokum*" şeklinde babamın ben küçükken mani şeklinde söylediği eski bir makedon dörtlüğünde ise kahvenin tebaa belirleyen özelliğine dikkat çekilmiştir.

    türkiyedeki yugoslavlar ise şimdilerde türk kahvesi ile farklı fantazilerin peşinde... kırk yıllık likör bardaklarına kahvelerin yanında ikram edilen suları doldurup "kahve bardağı" icatları bu aralar popülerdir. bir de o güzel kahve aromasının zevkine varılması için evvela içilmesi elzem suyun yerini sodaya bırakan boşnaklar da aramızdadır. ki boşnakların ve bilhassa torbeşlerin soda manyaklığı da ayrı bir entry'nin konusudur.
1663 entry daha
hesabın var mı? giriş yap