27 entry daha
  • türkçe'nin en kötü çağrışımları bulunan sıfatlarından birini başına almış "baba"dır.

    üvey kelimesinin zihinde çağrıştırdıklarını (mecaz bile olmuştur zamanla) ileri bir tarihe bırakıp başlıktaki sıfat tamlamasına geri dönelim.

    küçük sayılabilecek bir yaşta (yedi) tanıştığımdır. aynı evde oturmaya başlamadan evvel sadece bir kez görmüştüm kendisini. ikinci görüşümde ise "baba" şeklinde hitap etmek durumunda kalmıştım. neden bilmiyorum, "öz"ünü hiç görmediğimden olsa gerek, allah'ın da yardımıyla zorluk çekmeden çıkıvermişti ağzımdan o efsunlu kelime.

    insan "sahicisi"ni görmese de anlayabiliyor az-çok üvey'in farkını. bilhassa o üvey'in kendi öz'(ler)ine olan davranışlarını kıyaslayarak. neyse, enseyi karartmaya lüzum yok.

    benim esas anlatmak istediğim, kendisiyle aramda ismi konmamış bir anlaşma imzalamış olmamdır. hiçbir zaman muazzam bir ilişkimiz olmasa da sınırlı zamanlar hariç genelde iyi geçindik. çok ekmeğini yedim. varsın gerçek bir babanın sevgisini gösterememiş olsun.

    bir gün o "biyolojik olanı" karşıma çıkıp "ben senin babanım" dese (ki mekanını biliyorum), "o kelime başkası için parsellendi, kusura bakma geciktiniz," diyeceğim.

    o kimsenin beğenmediği "üvey" olana...
45 entry daha
hesabın var mı? giriş yap