6 entry daha
  • "socialism and the social movement in the 19th century" adlı eseri üzerinden kendisi hakkında birkaç kelam etmek gerekirse, yaptığı marksizm eleştirisi en azından günümüz koşulları itibariyle gülünç duruma gelmiştir. analizlerinde belki haklıydı, belki de manipülasyona yönelikti bilinmez ama geçen zamanın onu haksız çıkardığı kesin.

    eleştirmede kullandığı yöntem genellikle ara vermeden 2 sayfa boyunca istatistik bilgi vermek ki okuyucunun beyninde amcıklama yaşatarak eleştirel düşüncesini etkisiz kılmaya çalışıyor sanırım.

    "theory of concentration" için tarım alanı ve üretimi için geçerli değildir diye demesine rağmen keşke biraz da enclosure movement'dan bahsedebilseydi keşke.

    "theory of pauperization" için işçilerin ekonomik ve entelektüel olarak durumlarının kapitalist sistemde gelişmekte olduğunu iddia eder. entelüktüel olarak geliştiyse eğer ben şahsen bunu kapitalizm karşısında ezilmemek için bilinçlenmek olarak görüyorum. yani bu gelişim kapitalizmle birlikte değil ona karşı bir bilinçlenmedir. işçisi sınıfının ekonomik yönden gelişmesi ise ancak amerikan işçisi örneğine dayanarak izah edilebilir. nitekim, bir de avrupa işçisi vardır ki bardağın boş tarafını da görmemizi sağlar. hatta günümüzde bir sweatshop işçisinin ekonomik ve kültürel gelişimi vardır ki hey yavrum hey...

    "theory of *self-destruction" için getirdiği eleştiriyi eğer bugün gözlemleseydi yazdığı kitabı yırtıp atabilirdi. ekonomik krizleri, kriz olarak tanımlamaktansa (bkz: göte göt demek) kapitalist düzendeki refahı temsil ederek ileri giden bir sarkacın sadece geri gelmesi olarak nitelemiştir. zamanında yaşadığı 1836-1847-1857-1873 krizleri için dahi 1900'lardan sonra pek rastlanmaıştır diyerek krizlerin önüne geçilmesinin sebebini bankacılık sisteminin geliştirilmesine bağlayıp bu belaların artık imkansız hale geldiğini savunmuştur. oysa biz müptelası olduk bırakamıyoruz:

    http://en.wikipedia.org/…ki/economic_crises#history

    tüm bunlara karşı yinede değindiği ilginç noktalar var. örneğin avrupa'daki sosyalizm ve sınıf hareketlerini genel olarak ingiltere, fransa ve almanya başlıkları altında incelemiştir. burdaki ilginç argümanı ise her ulusun kendine has karakterinin sosyalizm ve onun gelişimi üzerinde etki bıraktığıdır. kısaca bahsedersek

    ingilizler, pratik insanlar olup sorun yerine uzlaşma yanlısı oldukları için işveren ve işçi arasında sorun çıkmasını engellediği,

    fransızlar, devrimci ruha sahip olup birbirleriyle amaca giden yolda fazla tartıştığı için solda sürekli bölünmeler yaşandığı,

    almanlar, teorik olarak işin en ince detayına kadar inip mental sınırları zorlarken, harekete geçmekte fazla zaman kaybettiği,

    oldukça ilginç noktalardı. aynı açıdan bir değerlendirme yapıp türkler olarak bir başlık daha açarsak tembel, miskin ve sınıf kavramından bihaber olduğumuz için sosyalizme ne doğru düzgün bir katkı yapabiliriz ne de sosyalizm buraya uğrar gibi bir sonuç çıkarmakta mümkün malesef!
11 entry daha
hesabın var mı? giriş yap