352 entry daha
  • günlük aydınlık gazetesi'nde bugün (3 nisan 2011) yayımlanan ve her satırı birkaç aşmış buluş barındıran muhteşem yazısı:

    * * * * * * * * * * * *

    israel - gulan - kilichdaroglu

    tam tam sesleri duyuyoruz, tüsiad’dan geliyor. ergun özbudun yine hanende başıdır. tüm plütokratlar oradaydı, boynu-eğri sekreter kız başındaydı. füsun erbulak' ın otobiyografik “neden geç kaldım” romanının havasını çaldılar, kendilerince, "islam cumhuriyeti” kanun-i esasiyesini ilan ettiler. türbanı kamu idaresi ve meclis'e soktular, yalnız, herhalde bizi kendileri misli sayıyorlar, geri zekalılar familyasından gelmiyoruz. türk ve bu arada sabetayist çok büyük zenginler kadar tamahkarı yoktur, "cumhuriyet" sözcüğünü tasarruf edip lütuf yaptıkları iddiasındadırlar. bahşiş dahi saymıyorum; mısır'da son ayaklanmadan önce de "islam cumhuriyeti" deniyordu, şimdi perçinlediler ve iran bir "islam cumhuriyeti"dir. demek ki, ikiyüzlülükleri ortadadır. ve bu bir israel projesidir, gülen nefesi bu iştedir ve kılıçdaroğlu da işte bu tarihte zuhur etmiştir, "çıkarılmıştır" demek istiyorum.

    peki, işte bu tarihlerde ben ne yaptım, tabii her zamanki işimi yapıyordum, "tez" yazdım. "12 eylül tezleri" adındadır, yayınlamadım, gizli tuttum ve yalnızca güzide zevata gönderdim. çünkü ol tarihte duyulmasını ve kilichdaroglu'nu yıpratmak istemiyordum, sadece uyarmak istiyordum. şimdi politikadaki günlerini sayıyorum. intihar etmiştir ve ben buradan devam ediyorum.

    buradayız, amma bir sorumuz var, peki gulan'ın adamı mı; el cevap, değilse bile çok yakınındadır. ayrıca, her daim ve şimdi, "adamının adamı" olduğunu da biliyoruz, "kulak" diyorlar, hep üflerken görüyoruz.

    bir soru da şudur, "12 eylül tezleri" bu kadar mı; hayır, şerhi var. buna göre, kilichdaroglu referandumda taammüden oy vermemiştir, hep pek "sayın" gördüğü gülen'e karşı çıkması imkansızdı ve ben herkesi tenzih ediyorum, aksini önermek ahmaklıktır. güzel, şimdi bende saklı bu sırrı da açıklamış oluyorum, yalnız bu vesile ile, en passant, değinmek durumundayım. bana hep "şeytan" diyorlar, değilim; amma ahmak da hiç olmadım, benden uzaktır. kilichdaroglu ise ya bir dersim-kurnazı, ya da sözüne güven olmaz bir adamdır. söz nedir, hiç bilmiyor; söz söyleme ile patinaj yapmayı karıştırdığı mutlaktır. demek ki, artık bir müntehirin üzerine yazıyorum.

    "sekizinci tez, referandumdan 'evet' çıkması operasyonun içindedir. gereğidir."

    "o halde 'yeni' kemal'in 'ihmal' ile 'hayır' oyu, oyuna uygundur. demek ki, oyun oyundur."

    * * *

    bunları referandum’un sonuna doğru yazmaya başladım, biter bitmez seçkin zevata gönderdim, şimdi "ikinci garbaçov vakaı" başlığıyla kitapta önsözdür, kilichdaroglu'nun "çözülüş”ü hemen ikinci baskısını yapmış durumdadır. çok yararlı buluyorum ve okunmasını herkese tavsiye eyliyorum. şimdi bunları tezler’den alıyorum, yazılışı hemen hemen altı ay öncedir. eski tezler, şimdi taze duruyorlar.

    "birinci tez, kaset, deniz baykal'ı düşürmeyi çok aşan bir operasyondur.

    "ve cehepe'yi, akepe'nin arkasına koyma işidir. bir dizi ihanetidir.

    "ikinci tez, kaset, şimdi tedavüle konan yeni kemalizm, a- mustafa kemal'den kopuş, b- laisizmi red, c- orduya düşmanlık anlamındadır.

    "kılıçdaroğlu'nun, hanefi avcı kitabını bir polisin anılan olarak görmede ısrarı ve 'sayın' fethullah gülen'i hep yüksek tutmaya özen göstermesi gülen'in referanduma ağır taarruzlarını görmezden gelmesi, diğer bir sapmadır ve aynı ölçüde ifşa edici olmuştur."

    * * *

    özetle, gülen ile net ve kesin bağından hiç şüphe etmedim ancak düğümü gürsel tekin olarak görüyordum ve hep öyle işaret ettim. şimdi düşünüyorum, eksikli mi davrandım, ne demeliydim, bilmiyorum. eski sol olsaydı, ne derlerdi, biliyorum. henüz jargonları belleklerdedir, kullanmıyorum.

    bilmiyorum, şimdi cevap yerine bir fıkra anlatabilir miyim; bir cia ve bir de kgb ajanı hep birbirlerini izlemişler. 30 yıl diyelim.. artık çok yakın dostturlar. o kadar öyle ki, emekli olunca hiç ayrılmıyor; tavla oynuyorlar. rus zarı sallıyor "söyle söyle, çernobil'i siz yaptınız değil mi", bastırıyor. amerikalı da başlıyor, "söyle söyle şunu ..." diyor, sallıyor. çok geriliyorlar ve bir ara cia ajanı boğulacak gibi oluyor. zarı sallıyor, atıyor, düşeş, "bak bak" diyor, "yemin ederim, çernobil'i biz yapmadık, ama yine yemin ediyorum, garbaçov'u biz yerleştirdik," deyiveriyor. işte tarihin büyük sırrı budur; açılmıştır, eskiler böyle durumlarda "kıssadan hisse" diyorlar. öyleyse birinci garbaçov, cia'nın eli-mahsulü idi; bunu da açıklamış oluyorum.

    biz tabii, ikinci garbaçov'u kimin "n'aptığını" merak ediyoruz, amma bırakıyorum ve kendi derdime geliyorum. "hapislik zor zanaat değil" diyorum, ayrıca biz, doğu perinçek ve ben, rekor sahibiyiz. bizde, aydın hareketinde ve sol'da tek hapislik kutsaldır; doğu'yla ben, burada da "kural-dışı" oluyoruz; çok gireriz. sanıyorum, doğu hapislik sayısında benden ileridedir, ben de gözaltı rakamında, hücrede yaşamda rekortmenim, kimse yetişemiyor. bu nedenle mapusluk bize işlemiyor. hayatımızdır.

    ancak, şimdi zulümdeyiz, zor veya değil; bir de taraf ve zaman okumak, samanyolu izlemek zorundayız; bunu yaparak yeni gözaltı, tutuklama ve iddianameleri evvelden öğrenmiş oluyoruz. yalnız yine de söylemeliyim, ben samanyolu izlemiyorum, içeride "cürümdaşlarım" sadi ve emre izliyorlar. biliniyor, samanyolu'nda iki dizide başrollerdeyim, zekeriya bey, öz, bunlardan kollama'yı beğenmemiş, ama tek türkiye'yi kaçırmıyormuş, sohbetimizde söylemişti. kollama'da minik kaya var, gecekondu bebelerinin bana benzettiklerini biliyorum.

    bedrettin dalan dostumuz, herhalde kurtarır umuduyla, komiser emre uslu'yu utah'dan aldı, yeditepe'ye koydu; gülen'in yakinidir, şimdi taraf'tadır. yakın zamanda, 13 mart, şunları buyurmuştu: 'bu raporların çoğunun komplo amaçlı olduğu ve özellikle emniyet içinde ergenekon'a yakın, yalçın küçük ile makamında görüşen hacı müdürlerin bilgilerini de kapsayan içeriklerde olabileceği tahmin ediliyor. pratikte hacı görünüp, ergenekon sanıklarıyla haftalık toplantılar yapacak kadar da ‘ulusalcı’ emniyetçilerin ahmet şık’ın kitabına katkıları olmuş mudur?’ müthiş doğrusu, bir manken-kız diliyle, “inanamıyorum” demek durumundayım; ol tarihte bu uslu, utah’da idi ve c. saral da bankamatik memuru durumundadır. demek, emniyet müdürleri de ve bu arada benim ziyaretçilerimin hepsi takip edilip kaydedilmektedir. "ölmüşüz de haberimiz yok"; tam bir polis devletindeyiz.

    ankara emniyet eski müdürü her hafta olmasa bile sık sık bana uğrardı, çay yapardım, mütedeyyin idi; sohbetimiz sırasında bir seccade bulurdum, namazını kılardı, bir tarikattan mı, hiç sormazdım, ülkesini seviyordu, tarih-coğrafya ve bu arada sabetayizm konuşuyorduk. ne büyük korku, ne büyük iptidailik, herhalde beni, benzerleri misali "kararnürsel sepeti" sanıyorlar, tayyip bey'e en yakın olduğu sırada, başbakan yardımcısı nazım ekren, mehmet ağar'ın yardımcısı olduğu zamanda muhammet çakmak, nasuhi güngör sık gelenler arasındadır. ne kadar korku içindeler; ben yalçın küçük'üm, bana gelirler.

    ankara emniyet müdürü saral'a kinleri, çok önemli bir raporu hazırlatmış olmasından kaynaklanıyor, devlette ve emniyette gülen tarikatı örgütlenmesini çok güvenilir bir şekilde resmi rapora bağlayan işte bu saral'dı, sıkılmadan namaz kıldığı için "hacı" diyorlar. sanıyorum, 1999 tarihlidir, güzel rapordu; sonra bütün hükümetler aforoz ettiler, "bankamatik” müdürü yaptılar; memurdu, yeri yoktu, aydan aya maaşını çekerdi. hepsi işte budur. devlet bahçeli 2007 yılında aday adayı olmasına dahi izin vermemişti; şimdi ümit ediyorum, gülen'den korkmamaktadır.

    ankara emniyet müdürü saral'ın, şimdi aday adayı, gülen raporu'nda çok değerli bir aynntı var; hep tekrarlıyorum, bilim ve tabii aşk ayrıntıdadır. fethullah gülen kardeşlerinden birinin adını "mehdi" olarak bildiriyordu; c. saral, resmi kayıtlara dayanarak bunun "mesih" olduğunu göstermektedir. bu, ailede ibraniyet kökü için ciddi bir işarettir. gülen ailesinden söz ediyorum.

    sözünü ettiğim tezler'de de, şimdi "sosyalizmin çözülüşü" kitabırnda da var, hemen ikinci baskısı yapılmıştır, "ikinci garbaçov" üzerinde analiz yapar ve bağları kurarken bir de şunu not etmiş bulunuyorum. "gülen, 'isak' anlamına gelmektedir, hepsi gül'ün türevidirler ve kaset işinde israel ve washington oklarının yerine geçmektedir." demek oluyor, gül'den gülen'e yol pek kısadır. ayrıca ağlayan birisi için "gülen" şöhreti yapay kalmaktadır. artık gülüyorum.

    şunları ekleyebiliyorum, gülen, tayyip bey'in pek övündüğü, gemi ile gazze'ye fetih seferini mahkum edebilmiştir, israel'den yanadır. ayrıca tarikatının bahai'ler ile ittifak halinde olduğu ileri sürülüyor; bahai'lik daha çok iran'da kripto-yahudiler'in rağbet.ettiği bir "din" olmaktadır; şimdi merkezi israel'de bulunuyor. demek ki, gözü hep yaşlı gülen’de her yol israel'e çıkıyor ve ben yazının sonuna yaklaşmış durumdayırn.

    peki ben ulusal kanal'da ne diyordum, londra, washington, aydın doğan, fethullah gülen ve bunlara. eklenen kilichdaroglu gül'cüdürler ve cumhurbaşkanlığında erdoğan'a karşı gül'ü destekliyorlar, diyordum; peki ne ekliyordum, kilichdaroglu hiçbir politikacıya yakışmaz ölçüde ve çocukça bir inatla "gül üzüldüyse susarım" veya "gül beni mutlu etti" ve "hanımefendi'ye haksızlık yapıyorlar" türünden hep gül için çalışıyordu. başkasını yapamaz, gül'cü olmaya sanki sözü var; ben ulusal'da, "kilichdaroglu referandum'a girmedi, politika yapmadı, yalnızca erdoğan'a hücum etti" deyip duruyordum. referandum'a girmedi ve giremez, ancak satamadı; yaptığı yüzde kırk iki'nin heyecanını kırmak oldu. kırdı veya kıramadı, hepsi budur. işi bu olmuştur, şimdi intihar sırasındadır.

    barzanization, gulanizasyon’dur.

    musul’da israel ve gulan var. “üçüncü yol” işte budur. diyarbakır’dan barzanici toplaması bu nedenledir, sözü var.

    artık sona gelmiş durumdayım, israel'in ve aydın doğan'ın, "tüsiad" da diyebiliriz, bir problemi vardı, erdoğansız bir akepe istiyorlardı. yalnız çok korkuyorlar; erdoğansız akepe'nin dağılmasından kaygılanıyorlar, bir parça gidebilir; işte bu korku ve kaygı ile kilichdaroglu'nu yarattılar. parçaya parça "hazırladılar; kilichdaroglu "parça" oldukça, tayyip erdoğan'dan uzaklaşma cesaretini buldular. kilichdaroglu'nun reçetesi gulan'dan geliyordu, kulak bu işi yapıyordu ve her konuşan susuyor ve sonra bildiğini yapıyordu. bilen, gulan'dır.

    bir özet yapabilir miyim, a- wikileaks, gulan'ın, uzun yıllardır benim söylediğim üzere, gül'cü olduğunu ortaya çıkardı. b- wikileaks'te, amerikan belgelerine göre, washington, silahlı kuvvetler içinde akepe'yi tard etmek isteyen bir heyet olduğunu haber' alıp "ergenekon" davasını başlatmıştı. öyle mi, ben, 3 kasım 2002 günü genelkurmay başkanı hilmi özkök'ün oy verdikten sonra, uçağa binip washington'a gidişine işaret etmiş ve bunu usulsüz bulmuştum. şimdi buraya dönüyorum ve başlatıyoruz. şeytanın işi bağ kurmaktır, ifşa ediyorum. c- tüsiad'ın din ifşaatı ise, islamizasyon ve osmanizasyon'un büyük sermayenin planı olduğunu göstermektedir. israel ile aynı yerdedir ve kilichdaroglu da, esas olarak, tüsiad'ı desteklemektedir. aynı yerdedirler. d- israel'in türkiye'de israel'de olduğundan daha güçlü olduğu tespitini nerede ise bıktıracak ölçüde tekrarlıyordum. israel, türkiye'de, hürriyet gazetesi'nde çok güçlüdür ve hürriyet, tüsiad'ın bu ifşaatından sonra, "ne mutlu bize ki bir tüsiad'ırmız var" vecizesini başyazı yaptı, hep rahatlamış haldeyiz.

    şöyle bitiriyorum, başbakanlık'ta idi, devlet planlama teşkilatı'nda idik; oecd, bölgesel bir toplantı düzenlemişti, tel-aviv'deydi, türkiye'yi teoman baykal ile, şimdi göçük, ben temsil ediyordum. israel çok önem verdi, dışişleri bakanı golda meir konuştu, başbakan yardımcısı yigal allon açılış konuşmasını yapmıştı. çok hoş konuştu, bir işi yapmanın iki yolu var, diyordu, "right way and wrong way", doğru yol ve yanlış yol anlamındadır. "bir de" diyordu, "third way", üçüncü yol var, "that is the jewish way", bu da "yahudi yoludur", hepsi budur.

    kilichdaroglu'nun "üçüncü yolu", başbakan yardımcısı allon söylemişti, israel yolu'dur. barzanization ile musul'a gitmek hevesindedir; orada israel ve gulan var. hepsi bir yerdedir.

    * * * * * * * * * * * *
531 entry daha
hesabın var mı? giriş yap