7 entry daha
  • muhteşemin de ötesine geçmiş fevkaledeni fevkinde bir film.

    bir durum hikayesi olmasına ve film başlayalı 1 saat olduğunda dahi "noluya lan bu filmde, napıyonuz lan siz kimsiniz lan" diye sormanıza rağmen, harika kurgu ve senaryo, akıcı ve gerçekçi diyaloglar sizi adeta filme kitliyor. filmi durdurup biri sorsa konusu ne diye belki kitlenir cevap bile veremezsiniz.

    ama işte film tam anlamıyla hayatın kendisi. ne eksiği var ne fazlası. sanırım sinema sanatının ulaşmak istediği o duruluğa, saflığa dokunabilmiş bu filmde mike leigh. sanatın ve sinemanın amacı insanı tanımak, içini kurcalamaksa tam da bunu yapıyor film..

    --- spoiler ---

    evet, filmin son sahnesinden bahsetmesek olmaz. durarak insanı böyle düşündüren başka bir sahne olamazdı herhalde. arkada gençler paris diyalogları yaparken, mary'nin buruk gülümsemesinde, etrafa tedirgince bakan hüzünlü gözlerinde saniyeler boyunca birsürü şey yaşamış gibi oluyorsunuz. dahası o dakika mary'nin yerine geçip onun gözlerinden etrafa bakma ihtiyacı hissediyorsunuz. filmde insana sık sık sinir bozucu gelen mary'i belki de en iyi o sırada anlıyorsunuz. o kadar durağan bir şekilde böyle bir etki yaratabilmesi de filmin güzelliği.

    --- spoiler ---
68 entry daha
hesabın var mı? giriş yap