6 entry daha
  • evden çıkıp, muayenehaneye zamanında yetişmek için yola koyulmuştuk. aslında 3 kişi olup yalnız görünen bu insanlar, yalnızlıklarını başlarına gelen olayın vehametinden alıp, kendilerini yalnız hissettiklerinden dolayı yalnız gibi görünüyorlardı. sorun gerekenden daha uzun süren gebelik süreciydi. arkadaşım kıvança döndüm, bu kadar çılgın ve yerinde duramayan bu varlığın, yüzünü solduran bu olayın onu ne denli dehşete düşürdüğünü farkettim. yüzünde koca bir sivilce daha çıkmıştı ve bizler bilirizki yüzde çıkan kocaman sivilce sıkıntıdandır. “aga umarım büyük bir problem yoktur”dedi. aksi bir şey olsa kahrolurdu, kolay değil 12 yıldır birlikteydiler. yazık dedim içimden. muayenehaneye doğru yaklaştıkça gerilim müziği artıyor, “acaba” dan sonra gelen soru cümleleri sıklaşıyordu. kıvançın yanındaki oldum olası sevemediğim dişi varlıksa mırın kırın ediyordu. ona bakamıyordum. belkide bu son bakışmaydı. veda bakışlarını sevmem.

    binaya girdik. etrafta mekan sahibinin hastalarına ait birkaç fotoğraf vardı ve bunlar benim ilgimi çekmişti. adımızı sekretere söyledik, telefon açtı ve ardından kapıya doğru eliyle buyrun işareti yaptı, içeri girdik. hastayı o kadar ilgili bir şekilde karşıladı ki, bundan önce gittiğim doktorların bana yaptığı muamelelerden utandım.hal hatır sorduktan sonra hastaya baktı, hastayla ilgilendi ve bizi kenara çekti. “biliyorum bunu size söylemek çok zor ama kızımız yalancı gebe olmuş, bu yüzden normal doğumdan 30 gün ileri sarktı bu süreç, tek çözüm onu hamile olmadığına inandırmak ve ne yazık ki bunu ancak siz başarabilirsiniz” dedi. bunları duyunca sedyeye doğru baktım.bize doğru tedirgince bakan bu kediye hamile olmadığını nasıl anlatabilirim diye düşündüm. ürperdim. sonra içine düştüğümüz duruma gülümsedim. lan ben bile türkçe bilmeme rağmen ne olduğunu kavrayamadığım yalancı gebeliği bir kediye öğretecektim.

    ben köpekçiyim kardeşim. besleyeceksem kedi medi bakmam, köpek bakarım. küçükken evinin önüne gelen siyah beyaz renkli kediye tekir adını koymuş bir kedi ilgisiziyimdir. pezevenk elimide tırmalar dururdu. nankörlüğe hiç gelemem, hemen kovardım.

    kıvançla muayenehaneden çıkarken baytara baktım, “sırtımdaki ağrıyı sorsam mı?” diye düşündüm. hayvan gibi ağrıyordu. sonra vazgeçtim, arkama bile bakmadan yola koyuldum. içeri girerken gördüğüm hasta resimlerine ilgiyle baktım. insanlar iguana bile besliyorlardı. akıllarına şaşırdım. ve her zamanki gibi 2000 bin yıl önce götünü taşla silen milletin, 2000 yıl sonra uzaya nasıl gittiğini şaşırarak film şeridi gibi izledim beynimin içinde. ne de olsa beyin bedava. 2000 yıl önce iguanadan kaçan bir toplumun torunu için, iguana besliyor olmak ne büyük bir onurdur diye hesap ettim. eleman benden ilk başta tepki alsada düşününce bir artı puan aldı. ne de olsa farklı adamdı. farklı insanları severim çünkü fark yaratırlar.

    kapıdan çıkınca kıvanç bir sigara yaktı. omzunu sıvazladım “koy götüne rahvan gitsin olum ne dert ediyorsun” dedim.” lan bizim manav nazmiye bir yavru sözüm vardı ondan şeyettim” dedi. siktir et manav nazmiyi dedim.dakkasında siktir etti. minnoşa baktım, manyak hala kendini gebe zannediyordu. yüzümü ekşitip “siktir lan” diyip kovasım geldi. ama yapmadım. sadece içimden “bir kedi ancak bu kadar salak olabilir” diye geçirdim. kıvançla minnoşu eve bıraktım. 5 gün sonra kıvanç aradı “minnoş kaçtı la” dedi. “nasıl olur hacı” diyince “cam açıktı” dedi. üzgündü. biraları kapıp evine gittim. 10 gün sonra geri gelmişti. bu sefer “minnoş eve geldi la” dedi. “nasıl olur hacı” dedim. “cam açıktı” dedi. yalancı gebelik sona ermişti. bizim öğreteceğimizi ona sokaklar öğretmişti. yüzünde üzülünce kendini sokağa vuran insanların erdemini gördüm, lan dedim sonra, bu kedi zaten sokakların ne oluyor sana oğuzhan dedim. sonra bunları düşünüyorum diye kendime üzüldüm. kendimi sokaklara vurdum. eve gittim. cam açıktı.
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap