3 entry daha
  • her şeyi oyuna dönüştürebilen arkadaşlığa güzelleme niteliğindeki filmleri nedense daha bir sevip saymışımdır. hatta cinsiyetçi dilden kurtulamamak pahasına, bu arkadaşlığın, kadını dışlayasıya bir erkek muhabbetiyle yoğrulmuş olması da ayrı bir tercih sebebidir. içinden geçtiğim, sevdiğim, özlediğim özel anların aynası olduklarındır, hemen kızılmasın. hele ki buralarda, uzaklardayken; geçmişe dair resimler daha bir canlı, belki gerçekte olduklarından daha da renkli görünür. mazur görülsün. yiyip içmelerin, sevip susup dökülmeklerin, tedirginlik ve hayalleri dile getirmeklerin, korkuları unutmaklığın en nefisidir "ama arkadaşlar iyidir" meclisleri. nicedir oturamadık, allah eksik etmesin!
    bu güzel iskandinav filmi tam manasıyla bir "ama arkadaşlar iyidir meclisi" - bu film özelinde restaurantı - kurma hikayesi üzerinden yol alıyor. gerçi baş karakterimizin - ki kendisi bu dört kişilik sakar çetenin reisi konumunda - hayatla ilgili planlarını gözden geçirme ve kendisiyle arkadaşlarını değişmeye zorlamasının arkasında ama güçlü ama dolaylı tesiriyle pek tabii bir kadın yatıyor; ama genel olarak filmde kadının adı da yeri de yok. çocukluktan tevarüs arkadaşlıklarına sızmaya, onların eğlenme, yiyip içme, hayatı yaşama, yanisi var olma yollarına karışma cüreti gösteren bir başka kadın karakter hikayeye dahil olmuyor değil; ama onun akıbetini ne siz sorun ne ben söyleyeyim!
    mafyatik öykü çatısı, gücünü absürdlükten alan mizahı, (erkek) arkadaşlığa dizdiği övgüsüyle on numara film olmuş. bravo.
14 entry daha
hesabın var mı? giriş yap