tenis topu
-
edip cansever'in, adam yayınlarınca basılmış ve son kitabı olma özelliği taşıyan oteller kenti'nde, "otel oteli" bölümünün ikinci şiiridir.
burası arka bahçe, şu gördüğünüz
ya da pek görmediğiniz -her neyse-
bir tenis kortunun yaşlı yorgun anısı
otlar bürüdü üstünü. biraz yaklaşır mısınız
yaklaştınız mı, evet, şimdi bakınız
uzun, tüylü bir örtüyü kaldırır gibi
kalın, eski bir giysiyi sıyırır gibi
ya da
bir yüzün anlamını -üstelik iyi tanıdığınız-
giz dolu anlamını farkedip birden
sanki bir yabancıyla tanışır gibi
yeniden tanıştığınız
ne çıkar, bir de böyle bakınız
-baktınız mı, evet, baktınız-
üstünde tenis kortunun, biraz üstünde
bir gülüş kadar üstünde
sevimli bir yüz kadar üstünde
tutkulu bir ağız kadar üstünde
bir yengi, bir yenilgi çığlığı kadar üstünde
boşluğa takılmış bir tenis topu
bilmem ki, denebilirse
olsa olsa kaçamaklı bir bakış büyüklüğünde
bir tenis topu
takılmış boşluğa ve zamansızlığa
öylece kalmış.
ve kalmış raketler, fileler, eller
ve kollar ve göğüsler ve sesler
az sonra göreceksiniz
az sonra duyacaksınız
koparıp yokluğundan herbirini
işte
hafifçe sıçrayaraktan, azıcık eğlenerekten
ansızın çekilerekten geriye
koşaraktan öne doğru yeniden
sürekli devinimler
sürekli sesler
örtünüp hep birden yaşamla sanki
gelecekler, geliyorlar, geldiler.
gelecekler, geliyorlar, geldiler
oynayaraktan bacakları arasında
tuttukları bir raketle. çekerekten bembeyaz şortlarını
ayak ayak üstüne atıp
yakaraktan bir sigara
tanrısal bir anons gibi duyurmadılar kendilerini
duyurmadalar yaşama
ve sonra
bir atış -ah nasıl da incelikli-
bir atış daha -bu defa biraz kısa-
ve atışlar birbiri ardı sıra
nereye
geçmişe, bugüne, daha sonraya
yani
gene bir otelden başka bir şey olmayana.
dönüp arkanıza niye baktınız
siz sayın bayanlar, siz sayın baylar
değil mi bundan böyle
bir otel de sizin adınız.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap