• ilkokula başladığım yıldı sanırım. üçüncü aydan sonra, nasıl olduysa, sarılık hastalığına yakalanmıştım. ilçemizin meşhur dispanserine gitmiştim annemin elinde. annem perişan, doktor dertli. "sarılık olmuş bu çocuk, şu ilaçları alın, yanlız perhiz gerekli, tatlı tuzlu yok, acı ekşi yok, patates ve tavuk haşlaması yedirin sadece çocuğa üç ay boyunca"

    eyvahlar olsun. anne bu sözleri duyunca günde üç posta ilaç, beş posta tavuk göğsü haşlaması dayadı lan bu bünyeye. 7 yaşındayım diyorum aloo? üç ay sadece tavuk yedim, sıçarken kıçımdan zart zurt yerine gıdaklama sesi geliyordu, öyle diyeyim sen tahayyül et. sonra gel, bu çocuktan normal bir insan yaratmayı bekle sen ha? olmaz güzelim, yedirmezler o fıstıklı baklavayı sana. ikinci ayın sonunda ahmet amcanın bahçesindeki tavuklarla kanka olduğumu hatırlıyorum. bir de yağmurlu havalarda toprakları eşeleyip solucan aradığımı. başım aşağı bakıyordu hep, kısa aralıklarla "gıt gıt" sesleriyle inip kalkıyordu. hastalık sona erdiğinde okul bahçesindeki arkadaşlarımla yakalamaca oynarken kanat çırptığımı hatırlıyorum sözlük. ortaokula geçtim de ilçedeki çocuklar ve aileleri rahat bir nefes aldı.

    şimdi şinitzel diyenin kafasına tabldot tepsisi ile vuruyorum. kaşıkla gözünü çıkarıyorum. en az altı piliç çevirme yapan lokantayı kundakladım. zudurnu iflas ettiyse sebebi, farkında olmasam da benim sanırım. "çikın royal" diyen kurker king çalışanına "şu masanın altına domal" diyorum her gittiğimde.

    21 senedir tavuk yemedim lan. kendimden tiksinmiyorum o hayvandan tiksindiğim kadar.

    sahipsizim.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap