• siyasal islamı tartışmadan önce, türkiye’deki bu dinsel hareketin islam mı yoksa islamiyet mi olduğu kısaca tartışmamız gerekir. islam ve islamiyetin arasındaki fark, bir epistemoloji olan islamla bir ideoloji, dogma haline gelmiş, imparatorlukların ve feodal arap topluluklarının kurumsal üst yapısını oluşturmuş islamiyet olgusudur. islam en başta alternatif bir dünya-evren algılaması getirmiş, bir epistemoloji olarak doğmuştur. fakat daha sonra siyasi erkle bütünleşerek ve çeşitli sınırlandırmalar getirerek bir ideoloji haline dönüşmüştür. bu da onun anlamını kısıtlamıştır, tutuculaşmıştır, geniş kitleleri kucaklayacak durumundan uzaklaşmıştır.
    türkiye’de yükselişe geçenin de islam değil isamiyet olduğu saptaması önceden yapılmalıdır. (hasan bülent kahraman, postmodernite ile modernite arasındaki türkiye) yükselişe geçen islamiyet’in postmodernite süreci ile anlatılması doğru olur. 1970’lerde yaşanan kapitalist buhran, daha sonra 1980 le beraber gelen darbe ve kriz ortamı, insanları farklı arayışlara sürükledi. postmodernist sürecin getirdiği kimlik aidiyet, farklılık gibi kavramlarla türkiye’de 1980 lerle gelişen islamın algılanmasında bize kolaylıklar sağlar. 1980 lerde merkezi devletin zayıflamaya başlamış olması, devletçiliğin fiili olarak sona ermesi ve sosyal güvenlik politikalarının terkedilmiş olmasıyla beraber, kişinin karşılaştığı sorunlarda yalnız kalmasına ve çevresinde olan bitenlere anlam vermekte zorlanmasına neden oldu. ve bu da toplum içinde cemaatlerin kurulmasına yol açtı, sivil toplum daha fazla etkili olmaya başladı ve birey, ortaya çıkan bu rekabetçi kapitalist ortamda kendine tutunacak bazı anlamlar aradı. . sosyal devlet olgusu silindiği için insanlar yeni arayışlara ve dayanışmalara yöneldi. insanlar artık kendi başlarının çarelerine bakmaktan böyle kurtulmaya çalışmışlardır. siyasal islam, modernitenin tekilci, homojenleştirici, tek doğrulu ütopik bir hedefe yönelimci politikaların, artık insanları memnun etmediğini, modernitenin insanlara mutlu bir gelecek vaadettiğini ama bunu yerine getiremediğini insanlara anlatmaya çalışmış ve bu söylemle kitleleri arkasına almaya çalışmıştır. merkezi otoriteye karşı çıkan birey kendi özel alanının genişlemesi için ve cumhuriyet projesi ile başlayan, özel alanı toplumsal alanla iyice sıkıştırmak ve özel alanın yaşam hakkını iyice almak politikasına artık bir son vermek ve toplumsal alanda da özel alanda yaşadığı şekilde kendini ifade edebilme yetisini kazanmak için devlete başkaldırmıştır. böylece din geniş kitlelerde yankı bulmaya başlamış, insanla hayatlarını daha anlamlı hale getirmeye uğraşmışlardır. işte radikal islam da, merkeziyetçi devlete karşı, bir kafa tutma niteliğine böyle bürünmüştür. buna bir de 1980’lerle beraber ingiltere’de thatcher ile abd’de reagan la gelişen ve türkiye’de de özal döneminde görülen, neo-liberal yeni sağ politikaların, cemaatçi, aileyi, gelenekleri, cemaati, muhafazakarlığı ön planda tutmaları ile eklemlenmesi, siyasal islamın gelişmesine katkı sağlamıştır. sonuçta diyebiliriz ki siyasal islamın yükselişini sağlayan temel neden, artık tek merkezden tek elden tek planla ve mutlak doğrularla hareket eden otoriter modernist zihniyetin çökmesidir ve insanların bu modernist süreci sorgulamaya başlamalarıyla beraber postmodern sürece girilmesidir.
917 entry daha
hesabın var mı? giriş yap