8 entry daha
  • öncelikle bakınız #19573284

    tenten’in en çok eleştiri alan kitabı, yaşam koşullarını ve insanlarını incelemeye gittiği kongo’da yaşadığı macerayı anlatan “tenten kongo’da”dır. kitap, sömürgeci ve ırkçı fikirler savunmakla suçlanmıştır. bu iddialar nedeniyle bazı ülkelerde basılmamış, bazı ülkelerde kitap evlerinin “yetişkinler” kısmına taşınmıştır. kitabın yeniden düzenlenen baskısında tenten’in bir sömürge yanlısı olduğunu söylemek güçtür çünkü kendisini kurtaran misyonerlere yardımcı olur sadece. onların öğretmen açığı olduğu için çocuklara ders vermeyi kabul eder. işin ilginç yanı, misyoner köyündeki tüm zencilerin tenten’in adını bilmesidir. misyonerlerin kampında gösterilen tüm yerliler mutludur ve eğitilmektedirler. eğitimleri sonucu kendileri de hayvan evcilleştirmek gibi beceriler elde etmişlerdir. o dönemde belçika sömürgeciliğinin var olduğu yadsınamaz bir gerçek olsa da, kitapta bazı sahneler dışında açıkça bunu yücelten bir söyleme rastlamak mümkün değildir. kitaba karşı öne sürülen ırkçılık iddialarını destekleyen pek çok öğe kitapta mevcut olsa da, bu hergé’nin bölge tarihi ve insanları hakkındaki bilgisizliğine bağlanabilir. yapılan çizimler ve yazılan hikaye, bir turistin hiç araştırma yapmadan gittiği bir yerde yansıttığı cehalete benzemektedir. daha çok onları kendinden daha aşağı görmek suretiyle ortaya çıkan ırkçı unsurlara örnek vermek gerekirse: taşıma, rehberlik gibi alt sınıf işlerini yapanlar hep zenci ama araba kiralayan adam beyaz. karakolda emir altında olan kişiler de zenci ama komutan beyaz. tenten’in arabası raylara takılınca zencilerin yaptığı lokomotif onlara doğru hızla yol alıyor ancak çarpışma anı geldiğinde araba milim kıpırdamazken vagon devriliyor. zencilerin yaptığı bir trenin, bir arabaya bile zarar veremeyecek kadar kalitesiz olduğu gösteriliyor ve tenten o treni “eski çuf-çuf” olarak adlandırıyor. yani ya onları ezip trenin ne olduğunu bilmediklerini ima ediyor, ya da malın tren olarak adlandırılamayacak kadar kötü olduğunu. ama zencinin cevabı “eski çuf-çufmuş!... o, güzel lokomotif!...” oluyor. treni devrildiği yerden kaldırma sırası gelince milu lokomotifi itmeye başlıyor, tenten yardım etmiyor ama zencilere çalışmaları için emir veriyor. ancak zenciler yorgun olduklarını, kirlenmek istemediklerini söylüyorlar. tren düzelince ise “beyaz beyefendi”ye methiyeler düzüyorlar. krallarının huzuruna götürüyorlar ve tenten orada “soylu yabancı” olarak karşılanıyor.
    kitabın ırkçı ve sömürgeci söylemleri tartışılabilir olsa da, su götürmez bir gerçek vardır: “tenten kongo’da” tam bir hayvan katliamı içermektedir. bunun da kitabı okuyacak çocuklara zararlı olabileceği savunulabilir. oryantalist bakış açısıyla da bu hayvan düşmanlığını inceleyebiliriz. daha önce de belirttiğim gibi, tenten kitaplarında hayvanlar da o bölgenin insanları gibi oranın yaşayışını ve durumunu yansıtan karakterlerdir. hayvanlarla, ya da gidilen bölgeyle ilgili ilk gözlem tenten ve milu’nun yolculuklarını yaptıkları gemide başlıyor. milu odanın sivrisineklerle dolu olduğunu görünce, “neyse ki sivrisineklerin köpekleri sokmadığını herkes bilir…” diyor fakat sonra, sivrisinekler onu sokunca “…fakat sivrisinekler bunu bilmiyor galiba!” diye ekliyor. yani batı’da genel-geçer kabul edilen bazı bilgiler hakkında doğu’nun eğitilmesi gerektiği mesajını veriyor. afrika’daki ilk günlerinde, o topraklarda hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını gösteren bir olay yaşanıyor. milu, bir timsahı kütük sanıp üstüne çıkıyor. kurtuluşu ise tenten’in timsahı öldürmesinde buluyorlar. kurşunu kalmayan tenten, silahını timsahın açık ağzına diklemesine koyuyor ki ağzını kapatamasın. tenten yemek üzere bir antilop avlamaya karar veriyor ancak tıpkı çizilen zenci karakterler gibi hepsi birbirinin aynı olduğu için farkında olmadan bir düzinesini öldürüyor. ormandaki bir goril, milu’yu görünce garip bir hayvan olduğunu düşünüyor ve onu kaçırıyor. tenten onu kurtarmak için başka bir maymunu öldürüyor. derisini yüzüyor ve postunu giyerek onlardan biri oluyor ve milu’yu ancak öyle kurtarabiliyor. burada, farklı bir coğrafyada etki yaratmak veya bir şey başarılmak isteniyorsa ilk önce onlardan biri gibi olmak gerektiği açıkça gösteriliyor. tenten şapkasıyla gorili kandırıp milu’yu alıyor. fakat maymun açgözlülük edip silahı da istiyor ve dayağı yiyor. tenten’in ona uyarısı şöyle: “bir dahaki sefere daha kötü olur, anlaşıldı mı?” karşı tarafın açgözlü olmaması ve “batı”nın kendisine verdiğiyle yetinmesi gerektiği böylece söylenmiş oluyor. kendilerine yolculuklarında yardımcı olan zenci koko, hala maymun postu üzerinde olan tenten’den korkuyor ve milu’nun kendisiyle alay etmesine sebep oluyor: “zavallı küçük bir maymundan nasıl korkulabilir ki?” yani hem maymunların olduğu bir ortamda senelerdir yaşayan ve onlardan hala korkan, onları alt etmenin bir yolunu bulamamış olan zenciyi küçük görüyor; hem de alt ettiği düşmanı fazlasıyla küçümsemeye başlıyor. üstelik kısa süre öncesine kadar o küçümsediği düşmanın esiriyken ve ondan çok korkmuşken. bir boa yılanı milu’yu yutunca tenten yılanın karnını yararak milu’yu çıkarıyor ve sonra kendi kuyruğunu yılanın ağzına vererek kendisini yemesini sağlıyor. “demek açsın?... yemek mi istiyorsun?... ye o zaman!...” burada da “doğu”nun bir şey yapmak istediğinde “batı”ya bulaşmaması gerektiği, kendi imkanları ve sınırları çerçevesinde istediğini yapabileceği empoze ediliyor. misyonerlerin eğitim verdiği sınıfa leopar saldırınca tenten ona bir sünger yutturuyor ve su içirerek süngerin şişmesini ve hayvanın etkisiz hale gelmesini sağlıyor. filin kafasını büyüteciyle yakıyor. sonra maymun, tenten’in silahıyla fili öldürüyor. tenten de fil dişlerini alıyor ve “batı”nın “doğu”daki zayıflıktan yararlanarak yaptığı fırsatçılığın bir örneğini sergiliyor. eve dönerkenki son leopar saldırısında tenten’i taşıyan zenciler korkup kaçtığı halde o, hayvana aynadaki aksini göstererek onu “kendini bilmezliğiyle” alt ediyor. son olarak bir manda öldürüyorlar ve sonrasında milu hayvanın üzerinde zafer pozu veriyor. manda sürüsü saldırısından da kendilerini kurtarmaya gelen, “batı” teknolojisinin harikalarından olan bir uçakla kurtarılıyorlar ve üstün geliyorlar.
    tenten bütün macera boyunca bir kurtarıcı edasıyla hareket ediyor ve yerlilerden öyle muamele görüyor. oraya ilk gelişlerinde tören, çiçekler ve pankartlarla karşılanıyorlar. çıktıkları aslan avında aslan hem tenten’e hem zencilere saldırıyor ve zenciler tenten’in yardımını istiyorlar. milu aslanın kuyruğunu koparıp onu yola getiriyor. o karede şaşkın zenciler ve milu’nun hemen yanında saygıdan dizlerinin üzerine çökmüş bir zenci görülebiliyor. tenten aslanı evcilleştirmek üzere bağlıyor, ki bu davranış hayvanların da zencilerle birlikte o bölgenin vatandaşı olarak kabul edildiği savıma göre, tenten’in aynı zamanda zencileri de eğitmeye geldiğinin göstergesi olarak yorumlanabilir. köyün büyücüsü, tenten’in otorite kazanmaya başlamasıyla, zencilerin onun sözünü dinlememeye başlayacaklarından endişelenmeye başlıyor. bu sırada yolculuğun başından beri tenten ve milu’yu takip eden, onlara düşmanlık besleyen “beyaz büyücüyle” “düşmanımın düşmanı dostumdur” anlaşması yapıyor ve tenten’den kurtulmak için planlar yapıyorlar. büyücünün babaorom halkını cahil ve aptal olarak nitelediğini ve egemenliği altında tutmak istediğini öğreniyoruz. bazen “en kutsal” olarak konumlandırılanların aslında en yozlaşmış kişiler olduğu, sıkça kullanılan prototiplerden biridir. bunları söylerken tenten büyücüyü filme alıyor. ve bu filmi zencilere izleterek onların gözünü açıyor, onları kötü adamdan kurtarıyor. kaydettiği sesi dinlerken zenciler, gramofonun içinde büyücünün kendisinin olduğunu sanıyorlar. görüntüleri izlerken de mızraklarını perdeye atıyorlar sinirden. ve kurtarıcıları tenten’e şef olmayı teklif ediyorlar. o andan sonra tenten kavgaları ayırıyor, adalet dağıtıyor, hasta iyileştiriyor. iyileşen hasta ağlayan karısını bırakıp hemen ava çıkıyor. yani bölge halkının ne kadar vahşi olduğu gösteriliyor. birçok karede saygıdan yere çöken insanları görüyoruz. hepsi tenten’e iltifatlar yağdırıyorlar. bunun üzerine büyücü ve beyaz adam düşman kabileyle konuşmaya gidip, onların reisini tenten’e karşı kışkırtıyorlar. düşman kabile m’hatbular’ın avrupa tipi ve iyi eğitilmiş bir orduları var ama tenten’i yenemiyorlar. ağır topları ve bombaları var ama işe yaramıyor. çünkü tenten ağacın arkasına elektro-mıknatıs yerleştirmiş. atılan tüm oklar tenten yerine ağaca saplanıyorlar. böylece “doğu”yu eğitseniz bile “doğulu” kafa yapılarını değiştirmedikçe ve “batı”nın pratik düşünme biçimlerini öğretmedikçe hiçbir şeyin etkili olamadığını görüyoruz. ve düşman kabilenin elemanları da tenten’in önünde eğiliyorlar ve onu kralları ilan ediyorlar. onun büyücü olduğunu düşünüyorlar çünkü kültürlerinde en önemli kişilik o. o coğrafyada aniota adlı, beyazlarla mücadele etmek için kurulmuş olan gizli bir örgüt var. beyazları öldürmek için leopar kılığına giriyorlar ve taktıkları tırnaklarla onları öldürüyorlar. sonra ucunda pençe izi olan bastonlarıyla yere ayak izleri çıkartıyorlar ki suç leopara kalsın. leopar avına çıkan tenten’i, bir aniota üyesi olan büyücü öldürmek istiyor ancak o sırada bir yılanın saldırısına uğruyor. tenten bu sefer de baş düşmanının kurtarıcısı oluyor ve ilginç olanı, bu kurtarma olayı sonrasında büyücünün hemen af dileyip “batılı” suç ortağını ispiyonlaması. böylece “batı”lının, suç ortağı olarak bile “doğu”ya güvenemeyeceği gösterilirken, bir yandan da “batı”lının bile bir başka “batı”lıya karşı düşman olabileceği gösteriliyor. çizgi romanın son karesinde tenten’in eşyalarını bulan ve onlara adete tapan, tenten’le olan hatıralarını yad eden bir kabile resmi görüyoruz. tenten ve milu şeklinde putları bile var.
    tenten’in bu macerasında bir çok ulusun insanları gösteriliyor. “batı”nın en belirgin temsilcileri tenten ve milu. kitabın başında milu etrafındaki köpeklere başka yerler gezeceğine dair hava atıyor. aslan avlamaya karar verdiğini söylüyor ama gemide bir örümcek görünce bile korkudan ölüyor. ayrıca batıl inançları var. örümcek uğursuzluk getirir diyor, aynayı kırınca da yedi yıl uğursuzluğun üstünde olacağını söylüyor. yani “batı”nın yaptıkları ve yapacaklarıyla hava atma özelliğini ve mistik “doğu”dan kaynaklanan batıl inançlarını sergiliyor. gemideki zenci türkçe çeviride fiilleri mastar ekleriyle tamamlıyor ve kitaptaki tüm zenciler birbirlerine benzer resmediliyorlar: zayıf, simsiyah vücutlar ve pembe kocaman dudaklar. tenten’in yazı dizisi için new york evening, londra daily paper, diaro de lisboa gazeteleri teklif veriyor. dolar, sterlin ve escudos üzerinden bedel biçiyorlar. gelen gazetecilerin hepsi uluslarına uygun prototiple çizilmişler. ingiliz turuncu saçlı, sivri çeneli; amerikalının saçları briyantinli ve yüzünde gözlük var; fransız kel, pembe yanaklı ve ince bıyıklı.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap