8 entry daha
  • 23 haziran 2010 haliç kongre merkezi'nde verdikleri konserde tüm televole ahalisi sosyete; anlayan, anlamayan herkes oradaydı.

    parça aralarında alkışlamalar, klasik müzik kültürü gelişmemiş, böyle bir ülkede bazen mazur görülebilir. ama, program almak için özel bir çaba gerekmesin diye her koltuğa program bırakılmış, programda eserlerin bölümleri listelenmişse, ayıptır.

    eseri tanımak zorunda değilsin. ama, bölüm aralarında alkışlanmayacağını; eseri tanımıyorsan, programdan bakabileceğini bilmeyecek kadar klasik müziğe uzaksan, orada ne işin var? hadi merak ettin, iyi niyetle dinleyip alışmak istiyorsun, anlamadığın bir konsere gittin; "çok beğendiğimi belli edeyim, alkışı ben başlatayım" işgüzarlığına ne demeli? hadi, bu boku bir kere yedin, ofsayta düştün, bari tekrar etme. bekle alkış başlasın, sen sonradan katılırsın.

    dedim ya, anlayan anlamayan oradaydı. amaç, müzik dinlemek değil, sonrasında "viyana filarmoni'ye gittik, pek güzeldi şekerim" muhabbeti yapabilmekti. anlamayanlar ise, o kadar çoğukluktaydı ki, pek heybetli olan patetik senfoninin üçüncü bölümünün sonunda salon alkıştan yıkıldı. orkestra dördüncü bölüme başlayınca da millet afalladı kaldı. en matrağı da, eser sahiden bitince, bir cılız alkış başladı, sonra "ulan ya gene bitmemişse? diye hemen kesildi. ancak şefin ve orkestranın tavırlarından eserin bittiği anlaşıldıktan sonra alkış yine başladı.

    salon konser salonu değil, akustiği çok kuru. üstüne, elektrik gitmesin diye havalandırma minimumda çalışınca, konserin sonuna doğru etraf belediye otobüsünden beter, insan kokar haldeydi. nefes almak mümkün değildi. insanlar kendilerini dışarıya zor attılar.

    kayıp bir konserdi kısacası.
336 entry daha
hesabın var mı? giriş yap