19 entry daha
  • --- spoiler ---

    film, 1913 yılında geçiyor. bu tarihin neden seçildiğini bilmemekle birlikte, şunları söyleyebiliriz. "1. dünya savaşı" arkaplanı filmde 'edilgen' olarak baskın iken, etken olarak*, anlatıcının 1917 yılında savaşa katılmak amacıyla kasabadan ayrılması dışında yer bulmuyor.

    o zaman bu tarihi şöyle yorumlayabiliriz. 1913'te, 8-10 yaş arası çocuklar, tam 20 sene sonra, 30'lu yaşlarının sonunda hitler'i iktidara getiren asli kitleyi oluşturacaklar. hatta hatta, almanya ordusunda orta-üst düzey subaylardan, parti yöneticilerinden müteşekkil olacaklar.

    haneke, belli 2. dünya savaşı'nın sonuçlarını bizzat deneyimlemiş bir entelektüel olarak; "dünyaya karşı bunca kinin, bunca sistematik vahşetin nedeni" sorgulamasına, birkaç esaslı yanıt veriyor.
    birincisi; insan, doğası gereği kötüdür. tüm o gözü dönmüş vahşilik, "telkinci ideologların" sıktığı masumiyet/saflık gibi palavraların altındaki koskocaman bir gerçek olarak yatıyor. ister masumiyet de masumiyet diyerek uyumaya devam edersin, ister cüret edip masumiyeti sorgularsın.
    ikincisi; tüm o saflık palavralarının altında yatan yoketme isteği, geleneksel ideolojiler tarafından (filmde yer yer soylu sınıf, ama baskın olarak ruhban sınıfı, hristiyanlık) görmezden geliniyor. insanlar, bu ideolojiler tarafından "saflık, masumiyet" palavralarıyla kandırılırken, kinleri ve vahşet isteklerinin kapsamları genişliyor. bu kinin dışa vurulduğu nadir anlarda din, (filmin sonunda, rahibin anlatıcıyı evinden kovması gibi) olayı örtbas etmek ve vahşetin "arkasını toplamakla" iştigal ediyor baskı, kötücüllüğü hem besliyor hem olumluyor.
    üçüncüsü; geleneksel sisteme entegre olamamış, ilişememiş insanlar (filmde anlatıcı ve öğretmen) sorunu fark etseler de inisiyatif almıyorlar. çünkü sayıları çok az. en önemlisi etki alanları geniş gibi gözükse de (filmde, baş kişinin "öğretmen" olması ve vahşetin kaynağı "çocuklar"la doğrudan muhatap olması) karşısında çelik gibi iki özne var. insanın varoluşu/genleri ve yüzlerce yıllık öğretiler. bunlara karşı kısa vadede yapılabilecek hiçbir şey yok.

    bir adım daha ileri gidiyorum; anna karenina'da kont vronski, içine düştüğü bunalımdan, pişmanlık duygusundan bir nebze olsun kurtulabilmek için, orduya yazılıyor, osmanlı'ya karşı savaşa gidiyordu. filmde de anlatıcımız farklı bir düzlemde, benzer bir eylem içinde. kinin/nefretin orijinini ve belirtilerini fark etti. ve sonra, farkında olmanın yükünden kurtulabilmek için 1917 yılında savaşa, yani vahşetin en hoyrat biçimde varolduğu, olumlandığı ve yeniden üretildiği meydanlara gitti. yükünden arındı. -ve buraya dikkat- tekrar kasabaya dönmedi. kötücüllükten kaçılmayacağını idrak ettiğinden ötürü öğretmenliği, çocuklarla muhatap olmayı bıraktı. baba mesleği terziliğe döndü, evlendi ve sahte mücadelesinden dahi (kötücüllükle savaştan) elini eteğini çekti. sisteme, yabanıllığa yeni kıyafetler biçen bir terzi olarak sisteme eklemlendi.

    elbette bu sisteme ilişme süreci ve sonrası haneke'nin ilgi alanının büsbütün dışında olduğu için, süreç birkaç cümleyle geçiştirildi ve film en nihayetinde bitti.

    dipnot: bana kalırsa, yaşlılığında tüm bu dehşetengiz yaşanmışlıkları sukunet içinde anlatabilen "anlatıcı" da, öğretmenin ta kendisi. anlatıcı, öğretmenin sisteme ilişmiş, rahata kavuşmuş, iki esaslı savaştan da yırtmış yaşlılık hali.

    ***
    http://www.radikal.com.tr/…26.05.2010&categoryid=97
    ***
137 entry daha
hesabın var mı? giriş yap