5 entry daha
  • bu bina üzerinden modern mimarlığı eleştirenler genelde soğukluğundan dem vururlar. idealizmin boku çıktığından insani değildür deyü bok atarlar. wright'ın şelale evi için de aynı şeyi söylemek mümkün. nemden filan durulmuyormuş. mies'in less is more lafının less is bore olarak çevrilmesi de bu eleştirilere örnektir. bireyselliğin tavan yaptığı bir dönemde, inancın değil fiziksel faydanın örneğidir. tavan 'düz', bina statiktir. kubbe, evrenle bir olma ayaklarını bırakan insan yataylıkta huzur bulamamış olacak ki, insani görülmemiştir. aslında bir nevi fahişe gibidir. kullan beni ve çık git. halbuki aşk nedir? güzellik nedir? tamam modern mimarlığa hastayız da, demek ki insanlık kubbe ya da piramitlerde -yalan dahi olsa- bir işlevin olduğunu gördü böylece. insani bir işlev. bir şeylere inanma ihtiyacı. insanlık yüksek teknolojiyle mp3 çalar yapar, içine müzik denilen şeyi koyar. araba yapar, sesini ya da gitmesini sever. insani işlevini yüklenmedikçe işlevsellik boktur. iyi niyet fabrikası yaptığını söylese de le corbusier, iyiliğe inandırması da gerekliydi sanırım yapısında. alenen sert bir yapı var. bireyselliğin doruğu evdir. evin iyiliği ise tam işlevsellikte değil, biraz yuva olmasındadır. ne garip aslında, en bireysel mekan esasen en duygusal, tartışmalı, evrensel değerlere en uzak olan mekan. garip işler valla... uzar gider.
7 entry daha
hesabın var mı? giriş yap