6 entry daha
  • pratik aklın eleştirisi, kant’ın deyişiyle saf pratik aklın var olduğunu ortaya koyma görevini üstlenir. ilk eleştiride izlenen felsefi çerçeveye benzer olarak kant, bu ikinci eleştiride pratik aklın meşru sınırlarını ve kullanım koşullarını ortaya çıkarmayı amaçlar. bu başarıldığı takdirde saf aklın eleştirisi’nin ortaya koyduğu kavramların kendileri de, pratik aklın hem kendi gerçekliğini hem de kavramların gerçekliğini sınamasını sağlayan, yapıp-etmesiyle aklanmış olacaktır.

    ikinci eleştiri kant’ın saf aklın eleştirisi’nde saf aklın arkitektoniği kısmında ele aldığı ve bize saf akıldan pratik akla geçişin temel ipuçlarını veren özgürlük ve ahlak yasası üzerine temellenir. transandantal özgürlük, teorik aklın eleştirisinde ortaya konan düşünme ve bilme ayrımı arasında, düşünmeye ve onun olanaklılığına ait bir kavram olarak ortaya konmuştu. kant böylece bu anlamdaki bir mutlak özgürlüğü bilgimizin dışında bırakıyor ama onun olanağını düşünmeden edemeyeceğimizi de ifade ediyordu. özellikle akıl doğal bir istek olarak koşulsuzu düşünmeyi istediğinde, nedensel bağlantıların sonsuz geriye gidişinde kendi kendisiyle çelişkiye düşmekten kurtulmak için, böylesi bir mutlak özgürlüğün peşine düşüyordu. yine de bu mutlak özgürlük, saf akıl açısından nesnel gerçeklik düzlemine getirilmemiş ve olanak halinde bırakılmıştır. kant böylelikle aklın koşulsuzu ve tamlığı arama isteğinin bir sonucu olan ve saf aklın kullanımını fenomenlerin ötesine doğru genişletilmesi anlamına gelen spekülatif kullanıma karşı çıkmıştır. böylelikle fenomenler ve kendinde-şeyler ikiliği korunmuştur, düşünme ve bilme ayrımında olduğu gibi.

    saf aklın eleştirisi’nde aklın ideaları nesnel gerçekliği kanıtlanabilir bilgi ya da bilgi biçimleri olmaktan ziyade saf akıl açısından düzenleyici bir rol üstlenmişlerdir. özgürlük, tanrı ve ölümsüzlük pratik yeti açısından ise daha farklı bir konumda görünürler. özgürlük, hem ahlak yasasının, hem de tanrı ve ölümsüzlük kavramlarının nesnel geçerlilik kazanmalarını sağlayan dayanak olur. kant’ın ana savlarından birisine göre özgürlük a priori olanaklılığı bilinebilecek tek ideadır ve ancak ahlak yasası yoluyla, ahlak yasası da ancak onun yoluyla mümkündür: “özgürlük teorik aklın bütün ideaları içinde dolaysızca kavrayamasak da olanaklılığını a priori bildiğimiz tek ideadır… özgürlük ahlak yasasının koşuludur.” tanrı ve ölümsüzlük ideaları ise her ne kadar ahlak yasasının zorunlu koşulları olmasalar da bu yasanın belirlediği bir istemenin zorunlu nesnesinin koşulları yani saf aklımızın salt pratik kullanılışının koşullarıdır. kant yine de özgürlükten farklı olarak burada bu iki ideanın saf kullanımları açısından hala bilinemeyeceğini ve kavranamayacağını iddia eder.

    ilgi çekici olan saf akıl açısından öznel olan ve nesnel olan arasındaki ayrımın, pratik akıl sözkonusu olduğunda bir değişime uğramasıdır. kant saf akıl açısından nesnel gerçeklikten yoksun olan idealar için pratik yetide temellendirilebilecek, nesnel gerçeklik anlamında, bir temenninin peşinde olduğunu söylüyor. bu temenni ve nesnel gerçeklik saf aklın nesnel olarak göremeyeceği ve ancak öznel olduğunu ifade edebileceği bir alanı haber veriyor bize. buna göre özgürlük kavramı aracılığıyla, pratik akıl açısından, tanrı ve ölümsüzlük idealarını varsaymanın öznel zorunluluğu gösterilmiş oluyor. kant bunun bilgi yetimizin bütün meşru kullanımlarını çizen saf aklın sonuçlarını çiğnemek olmadığını, böylesi bir öznel zorunluluğun bilgimizi genişletmediğini hatırlatıyor bize. saf aklında olanak ve sorun olarak görünen ideaların burada varoluşunun zorunluluğunun tanıtlanması sözkonusu ediliyor. böylece bilgimiz genişlemiyor fakat olanaklılığın aklın pratik kullanımı açısından zorunlu oluşu gösterilmiş oluyor. bu da saf aklın ilkelerinin içerden pratik akla nasıl bağlandığını gösteriyor.

    kant spekülatif yetinin olumsuz bir işleve sahip olduğunu ve en iyi silahların eleştirinin silahları olduğunu, pratik yetinin de buna göre temellendirilmesi gerektiğinde ısrar ediyor. böylelikle bilginin sınırları çizilen saf alanından çıkarak bizi aklın ahlaksal kullanımına doğru çekiyor. tanrı, özgürlük ve ölümsüzlük idealarını da bu kullanım yoluyla aklıyor. bu ideaların burada ele alınış biçimleri, anlamanın kategorilerinin bilginin nesnelerine uygulanışından farklılaşıyor. kant’ın böylelikle şu soruya yanıt vermeye çalıştığını görüyoruz: saf akıl yetisinde kategorilerin spekülasyonla fenomenlerin ötesine bir genişlemesinin önüne set çekilir ve bu kullanışın nesnel gerçekliği yadsınırken, nasıl olur da pratik yeti açısından böylesi bir gerçeklik kabul edilebilir hale geliyor? kant’ın bu soruya yanıtı aklın pratik kullanılışının hiçbir şekilde bilgimizin bir genişlemesine varmadığı ve bilgi zemininde bir işlem gerçekleştirmediği olacaktır. zira kant, pratik aklın kategorileri kullanımının saf aklın kullanımından farklı olduğunu ifade edecektir. bu farklılık iki yetinin sonuçlarının çelişmesi bir tarafa, kant açısından pratik aklın saf aklın sonuçlarının tam bir doğrulamasını sunduğu yönündedir. saf akıl her ne kadar deney nesnelerinin deney nesneleri, yalnızca görünüşler olarak geçerli olmasını sağlarken, aynı zamanda bizi septik çukurdan koparmak için, bu deney nesnelerinin, ki buna kendi özne halimiz de dahildir, temeline kendi başına şeylerin konmasını, yani duyularüstü olan şeylerin uydurma, bunların içerik bakımından da boş sayılmamasını sağlamaya çalışır. aynı mantık silsilesine benzer bir yolda pratik akılda bir adım daha atarak nedensellik kategorisinin duyularüstü bir nesnesine, yani özgürlüğe gerçeklik sağlıyor, yani olanak halinde olanı bir olguyla doğruluyor. burada kant’ın ısrarla bizi uyardığı nokta, bu gerçekliğin bilmemize ait nesnel gerçeklik olmadığıdır: kant’ın aklın ahlaksal kullanımına yüklediği bir gerçekliktir bu, yalnızca pratik kullanım işlevi vardır.

    kant bu noktada bir özne örneği vererek, saf akıl ve pratik akıl arasındaki ilişkiyi daha da kuvvetlendirir. böylelikle düşünen özne bile içgörüde kendisi için yalnızca bir görünüş olduğunu kendisiyle çelişkiye düşmeden öne sürebilecektir. buradan tekrar gördüğümüz gibi görünüşün bilgisini saf akıl yetisi garantiye alırken, düşünen öznenin kendilik olarak bilgisini ise pratik akıl aklamaktadır, ki bu ikincisi hiçbir zaman bilmemizin konusu olamayacak olsa da. böylelikle pratik akıl kullanımı açısından düşünen özne -saf bilinçte kendi başına varlık olarak- ve doğa açısından fenomen olan özne (ki bilgimizin meşru konusu, nesnesidir) arasındaki uzlaşma hiçbir çelişkiye düşülmeksizin sağlanmıştır. bu da özgürlüğün öznesi olan özne ve doğa nedenselliğine tabi olan fenomen olarak özne açısından irdelenmiş olur. bu ikisinin çelişmeden birlikte mümkün oluşları gösterilmiş olur. bu göstermeyle birlikte her ne kadar bilgi alanımızın dışında olsalar da bir noumenon (özgürlüğün öznesi olan özne) kavramının olanağının haklılığı nesnel olarak ispatlanmış olur.

    sonuç olarak, saf akıl açısından sorunlu olarak konumlandırılan kavramlar, şimdi gerçek halleri içerisinde pratik akıl’da ortaya konulmuş olacaklardır. bu da pratik yetinin transandantal açıdan ele alınan eleştirisiyle mümkündür. bu eleştiri, saf akıl açısından kavranamayacak olan ve bilmemizin dışında kalan ideaların pratik aklın istemesi ve ahlaksal kullanım açısından nasıl bambaşka bir kullanıma tabi olduklarını doğru bir şekilde anlamamızı ve daha ötesinde saf akılda olanak halinde gösterilenlerin pratik bağlamda nesnel zorunlulukları görmemizi sağlar.
13 entry daha
hesabın var mı? giriş yap