11 entry daha
  • dün yağmurda eve dönerken kafamda bir kelime vardı "gerekçelendirme". türkiye'de konuşan adamların çoğu "gerekçelendirme" yapmakla uğraşmıyor ya da "gerekçelendirme"leri çok güdük. çünkü bu toprağın evlatları, yüzyıllar boyunca gerekçelerini tartışmaya açmamış hükümdarların emrinde nice kompleks edinmişti. bunun adı tam anlamıyla kompleks; yani fazladan araz; bir arazınız vardır, onun yanında bir tane daha olur, işte o komplekstir. örneğin bir şeye açsınızdır, yanında o şeye aç olduğunuza dayalı bir kompleks gelir. bizim fikrî hayatımızdaki kompleks de "gerekçelendirme", yapıştığı, eklemlendiği asıl araz da fikrî güdüklük. yaşam algılayışı güdük olanın, gerekçeleri de güdük olur. yaşamda aldığımız kararlar da öyle, gerekçeleri ancak yönelimimizin absürdlüğü kadar tutarlı olabilir. bazı insanlar bunu çok iyi ayarlar, bazı insanlar ise hiç ayarlayamaz. gerekçesiz, şartsız şurtsuz absürdlüğünün tadını çıkarır. mesele tat çıkarma değil elbette ama sonuçta haz duyulmamış hiçbir acı bile yoktur.

    johannes kepler bir gerekçelendirme adamıydı; bunu salt astronomide insanlığı yeni bir safhaya geçirirken görmüyoruz; yaşamında da öyle. yaşadığı fakirliği bugünün insanlarının anlayabilmesinin imkânı yok. annesi cadı mıydı? mahkeme, annesinin cadı olduğuna ilişkin koğuşturma kararı verdiğinde saygın bir astronom olmasının bir anlamı yoktu. fakirliğinin üstünden bir de çim biçme makinesi geçiyordu. çim makinesi: engizisyon. ama kepler'in bunu kaldırabilecek bir yapıya sahip olduğunu düşünüyorum; nitekim sizin annenizin cadı olduğuna ilişkin bir mahkeme kararını nasıl karşılayabilirsiniz ki? o karşılayabilmiş, hani derler ya "göğüs gerdi" diye, işte kepler tam anlamıyla göğüs germiştir bu duruma.

    o, dayanıklılık konusunda belki de evvelden beri efsunluydu; belki de bu göğüs gerebilmiş olmasının ardında, daha küçücük bir çocukken babası yüzünden çektiği eziyet yatıyordu. zira doğum sırasında mucize eseri hayatta kalabilecek kadar zayıf yaradılışlı olan kepler daha dört yaşındayken babası tarafından terk edilir; dahası da var, sonradan cadı olduğu mahkemece tescil edilen annesi, kocasını aramak için hollanda yollarına düşer. kepler'in ilk yıllarında yüzleşmeye mecbur bırakıldığı maddî fakirliğin yanında bir de aile (sevgisi) fakirliği vardır. hangisi sonraki yıllarında kepler'e daha fazla koydu, tartmak mümkün değil; zira ikisi de birbirine eklemlenmiş durumdadır. hayırsız babası bir şekilde paralı asker olup (landsknecht), zevk için savaşırken ne yapıp ettiğiyle ilgili ailesine haber vermez, parayı alkole yatırır. oğlu 13 yaşına bastığında ağır bir şekilde çiçek döker; ama babasının bundan haberi yoktur. kepler'in ilk gerekçelendirmesinin "ilgisiz" babasıyla ilgili olduğu aşikar. kepler'in bu çiçek döküşüne dair mairam akayeva şöyle diyor: "13 yaşındaki çocuk üçüncü kez ölümle karşı karşıya geldi. zayıf bünye pes etmedi yine, tayin olunduğu vazifesini yerine getirmeden fani dünyayı terk etmemek istercesine." (bilimin yıldızları, sf.113, da yayıncılık, 2004)

    ana-babasının sık kıvgaları arasında yaşama ilişkin ilk gerekçelerini edinmiş olan kepler'in ilköğretiminin çok başarılı geçtiği düşünülüyor. yok'tan var'ı çıkarmak, bazen var'dan var'ı çıkarmaktan daha mümkündür; zira köşeye sıkışmış çelimsiz hayvan gibi, yokluktan varlığı çıkarma zorunluluğu aslında ölüm-kalım mücadelesi olduğu için kurtulma şansı daha yüksektir. durumu "iyi" olanlarda bulunmayan çalışma aşkı, "kötü" olanlarda daha fazla belirir. çünkü çalışmak da zaten böyle bir şeydir: mevzuu tutarsın, çekersin ve koparırsın. tutma gereğini bile duymayan varlıklı kimselerin koparma aşamasına geçebileceğini düşünemeyiz. bana kalırsa kepler'in "tutup koparmaya" ilişkin ilk gerekçelendirmesi bu yüzden onun eğitiminde başat rolü üstlenmiştir.

    çalışkan fakat bedenen zayıf bir çocuk olarak ne zanaata ne de tarla işlerine gücü yeter kepler'in. ailesi belki de başından savmak için, çocuğu maulbourn manastırı bünyesindeki ruhban okuluna verir. m. akayeva şöyle anlatıyor: "işte burada kepler'in eşsiz yetenekleri ortaya çıktı. hayatında ilk defa onu fark ettiler, değer verdiler, iltifat ettiler ve kısa bir süre sonra özel gayretlerinden dolayı tübingen ruhban okuluna gödnerdiler. 2 sene sonra ise 1591 yılında, artık hatırı-sayılır olgunluktaki bu genç adam, württemberg'deki en yüksek ruhban okulu olan tübingen akademisi'ni kazandı." (a.g.e., sf.114)

    bu akademide saygın astronomi hocalarından olan michael meustlin'den ders alır kepler. bu hoca, kepler'in gözünde yarı-tanrı gibi olsa gerek. zira astronomiye ilgisinin onun sayesinde başladığı söylenir. dersler salt akademide kalmaz, hocası evine gelerek kepler'e özel dersler verir ve öğrencisiyle daha da yakınlaşarak, adeta onunla bir arkadaş, sırdaş olur. kepler, sonraki yıllarında kaleme aldığı eserlerinde hocası meustlin'i sadece akademide verdiği derslerden ötürü değil, evde loş ışığın altında verdiği derslerden ötürü de minnetle anar. hocasının kepler'e ilmî katkısının salt bu gibi bir rehberlikten öte olduğunu düşünelim. kepler hocası sayesinde nicolaus copernicus'un heliocentric evren görüşünü (benim bu konudaki çalışmam için bkz. http://jimithekewl.blogspot.com/…-16-ekim-2009.html) edinmiştir. bunun da hayatındaki ikinci gerekçelendirme olduğunu düşünmek durumundayım; zira kepler'in dönemine gelindiğinde bile (copernicus'un ölümünden 40-50 yıl sonra) henüz de revolutionibus orbium caelestium'un içindeki helocentric evren anlayışı kabul görmemişti. thmoas s. kuhn bunu açıkça yazar copernican revolution'da. bu yeni gibi duran ama kökü antikçağ'a kadar giden iddianın tam anlamıyla kabul görebilmesi için birkaç yüzyıl daha beklenmesi gerekiyordu. kepler işte böyle bir "iki arada bir derede"liği yaşamak durumunda kalmıştır; bir yanda büyük otoritelerin desteklediği geocentric düşüncesi, diğer yanda az sayıdaki aydının desteklediği heliocentric düşüncesi. kepler hayatındaki ikinci gerekçelendirmeyi, ikinci düşüncenin yanında yer alarak, yüklenmiştir.

    "ey gençlik! saf, ama asil emellerin arasında daima taze fikirlere yer vardır. heyecan içindeki bilincin, özel gayret ve zevkle bu fikirlerle meşgul olur, sünger gibi kendine çeker. gençliğin varlığını etrafa rasgele saçmamak, aynı berraklık ve saflıkla devam ettirmek ne kadar önemlidir; geliştirmek ve mantıklı sonuca ulaştırmak. yüz binde birisine bu nasip oluyor. kepler, bu seçilmişler arasındaydı." (m. akayeva, a.g.e., sf.115)

    hocasının bir kez daha destek çıkar kepler'e ve diplomasını aldıktan sonra, onun sayesinde graz'da bir okuldaki matematik ve ahlâk kürsüsünün başına profesör olarak atanır. kepler ilk astronomi derslerini burada verir. hayatının gam yükünü üçüncü defa gerekçelendirmesi bu döneme denk gelir; nitekim burada hocalara maaşları verilmez. kepler neredeyse hiç maaş alamadan, aç karnıyla baş başa astonomi dersi verir. aç karnına çalışmak ne demektir bilir misiniz? din bile açlığın ne demek olduğunu en azından yarım gün anlayabilin diye oruç diye bir şey icat etmişken, yaşamda gerçekten açı açına çalışmak durumunda kalan idealistlerin durumunu düşünebiliyor musunuz? kepler daha sonra bazıları tarafından eleştirilen bir şey yapar. ama belki de bunu yapmaya zorlanır! astronomi bilgisini, yıldız falı hazırlamak için kullanır; bunu para kazanmak için yapar. zira astronomların aç gezdiği bir dönemde, astrolojiye meraklı yığınlar bu meraklarına para döker. açlığını gidermek için yıldız falı hazırlayan kepler şu tarihî lafı eder:

    "dilencilik etmektense, yıldız falı hazırlamak daha iyi. astroloji, astronominin gayrı-meşru kızıdır. kızın, ölmek üzere olan annesini beslemesinden daha doğal ne var ki?"

    bana kalırsa bu en az diğer gerekçelendirmeler kadar ağır ve gam yüküdür kepler'in sırtında.

    bunun yanında kepler'in 1594'te yeni gregoryen takvimini hazırlamakla uğraştığını görüyoruz. kepler bu dönemde fazla iyimser olmadığı yıldız fallarını sunarak insanları, carpe diem düsturunda olduğu gibi yaşamaya davet ediyordu. arago'nun dediği gibi kepler, burçlara gerçekten inanıyor muydu, yoksa inanıyormuş numarası mı yapıyordu? bunu bilmemizin imkânı yoktur. dahası, bunu bilmemizin bir gereği de yoktur. zira kepler kızla değil annesiyle ilgileniyordu! astronomi, onun asıl yöneldiği sahaydı; gayrı-meşru kızı yani astroloji ise ancak boş kafaların bolca para yatırdığı ve karnı aç kepler'i yaşamda tutarak, onun, asıl ilim dalı olan astronomiye kendisini verebilmesini sağlıyordu. nitekim benim ifademi desteklercesine, m. akayeva'nın aktardığı kadarıyla, kepler şunu demiştir:

    "hakikat arayışında olan birinin rahatça işini yapması için en azından yiyeceğe ve bir eve ihtiyacı var. bir şeyi olmayan, her şeyin kölesidir. köle olmayı kim ister ki? eğer ben yıldız falları ve kehanetler uyduruyorsam; bu, tanrı beni affetsin, bir köleliktir; ama şu anda gereklidir. kendimi bu işten biraz çekseydim, daha aşağılayıcı bir köleliğe mahkum olurdum." (a.g.e., sf.116)

    kısa süre sonra dul barbara müller'le evlenmesine rağmen, bu taze ailesinin mutluluğu uzun sürmemiştir. nitekim avusturya dükü ferdinand luthercileri temizlemeye kalkışınca, bu ekole mensup olan kepler de insanlık nezdindeki bu yersiz öfkeden nasibini aldı. otorite tarafından, luthercilerin temizlenmesi konusunda kendisine gelen işbirliği tekliflerini reddederek, karakterini ortaya koydu. ve böylece başka bir gerekçelendirmeye sığınmış oluyordu: "ikiyüzlülük ve gammazlık yapamam!"

    cixvitlerin bile kurtaramadığı kepler'e başka bir tarihî kişilik sahip çıkar: tycho brahe. müthiş bir zihindir tycho brahe! bir rivayete göre, aracısız gözleriyle yıldızların seyrini takip edermiş. abartılı bir değerlendirme ve büyük ihtimalle geçerliliği olmayan bir mitleştirmedir bu, ancak astronomi tarihindeki varlığı yadsınamaz, hem de anti-copernicusçuluğuna rağmen! kepler copernicusçuydu, yeni hocası tycho brahe ise anti-copernicusçu. bilim tarihçisi alexandre koyre, bilim tarihinde düz bir seyir olsaydı, dalgalanmalar olmasaydı tycho brahe'nin copernicus'tan önce doğması gerekirdi diyor. müthiş bir değerlendirmedir bu, ancak tarih dalgalı olmaya mecbur gibidir, insan yaşamı da öyle değil mi? dahası talihin yanar-dönerliği gibi insanlık tarihinin yanar-dönerliği de göze çarpar.

    o dönemde dünyanın en prestijli rasathanesi olan uraniborg'u kuran tycho brahe'nin çok aksi bir adam olduğu söylenir. 21 yıllık gözlemlerini içeren tabloyu ilkin kepler'le paylaştığı da aktarılır; bu kadar güvendiği ve sağ-kolu kıldığı bir adama karşı çok katı davrandığı anlatılır. hatta kepler'in bir ifadesinde "tycho öyle bir insan ki, yanında hakarete uğramadan yaşamak imkânsızdır" diye geçer (m. akayeva, a.g.e., sf.116). danimarka kralı ii. frederick'in desteğini alan tycho brahe'nin yanında "kağıt üzerinde" iyi maaş alıyordu kepler. ama "kağıt üzerinde"! yine maaşlar ödenmiyordu belki ama en saygın rasathanelerden birinde bulunduğu için mutluydu. bu saygın fakat aksi hocasının ölümüyle birlikte "imparatorluk matematikçisi" ünvanını alan kepler, hocasının tablolarından ve kendi gözlemlerinden yararlanarak mars'ın yörüngesinin elips olduğu sonucuna vardı. adeta bilim tarihindeki yeni astronomi dönemini müjdeleyen nova astronomia adlı eserini 1609'da yayınladı (copernicus'un de revolutionibus'undan 66 sene sonra); bu eseri, copernicus'un eserinin ve savlarının sağlam "yan kuvvet"lerinden biri olarak görülür. aradan 100 yıl bile geçmemiş olmasına rağmen copernicus'un avrupa'nın en saygın rasathanesinden böyle bir destek görmesi ciddi bir adım olsa gerek. kepler'in iki temel yasası şöyledir:

    1. her gezegen, odaklarından birinde, güneş'in bulunduğu yönde bir elips çizer.
    2. gezegenin merkezini güneş'in merkeziyle birleştiren vektör, ışını birleştirmek için geçen zamanla orantılıdır.

    alması gereken/hakkı olan birkaç yıllık maaşı alamamış olmasına rağmen ilmî katkısı onu gururlandırmış olmalı. ama gurur kaynı doyurmuyor; ailesinin bu dönemde açlıkla mücadele ettiği söylenir. koca kepler'in yan işler yaparak, ekmek parası çıkarmaya çalıştığı bir gayretkeşlik örneği olarak sunulur. daha sonra linz'e taşınarak burada bir dil okulunda öğretmen olur, cebi maaş, karnı da ekmek görür. ancak linz'deki karın tokluğundan kaynaklanan mutluluğu fazla sürmez; protestan olduğu için katolik linzlilerin tepkisini çeker. çok geçmeden annesinin cadı olduğuna ilişkin söylentiler yayılır. engizisyon söylentilere kapılarak kepler'in annesini 6 yıl boyunca yargılar; oğlu sebatla, azimle savunur annesini. nasıl ki kepler'in hayatında astronomi (anne), gayrı-meşru evladı olan astroloji tarafından kurtarılmışsa, kepler de hayırlı bir evlat olarak annesini ateşe atılmaktan kurtarır. 1621'de kadının suçsuz olduğuna / cadı olmadığına karar verilir.

    bazen yığınlar gerçekten de mahkeme kararını önemsemez; söylenti mahkeme kararına üstün gelir. linz'de hakaretler devam eder ailesine karşı. kepler, bu zor şartlar altında eser vermeye devam eder. epitome astronomiae copernicanae (copernicus astronomisinin özeti) ve beş kitaplık harmonice mundi (dünyanın ahengi) bu dönemde yayınlanır. son eserinde 3. yasasını belirlemiştir: "gezegenlerin, güneş etrafında dönme sürelerin kareleri, onların yörüngelerinin büyük eksenlerinin küpüne doğru orantılıdır." (m. akayeva, a.g.e., sf.118)

    linz'deki bu ikili yaşama biçimi kepler'in zihnini ne kadar yordu bilinmez. bir yanda yığınların, evini basmaya kadar varan baskısı ve açlık diğer yanda astronomi tarihinin yeniden şekillenişi! kepler tam ortada bir yandan ailesini korumaya çalışırken, diğer yandan astronominin seyrini değiştiriyordu. ne kadar tuhaf, insan kendi ailesindeki açlığı ve yaşama güçlüğünü zar zor giderirken (belki gideremezken), kağıt üzerinde koca koca yıldızların seyrini ve evrenin ahengini yeniden belirliyor! kepler'in, odasında, uzaktan yığınların hakaretleri duyulurken, beri yandan çalışmalarını geçirdiği kağıtlarla baş başa neler düşündüğünü bilmek isterdim. ölüm tehlikesi altında gezegenlerin kitabını yeniden yazıyorsunuz, adınız da kepler; tarihe geçeceğinizi düşünür müydünüz acaba? her an eviniz kundaklanabilir, her an öldürülesiye dövülebilirsiniz! kepler'in bir gerekçelendirmesi de bu olsa gerek, yanılıyor muyum?

    kepler'in hayatının son günleri de sefalet içinde geçmiştir. galilero'nun 1610'a kadar çalıştığı padua üniversitesi'nde kürsü başkanlığı teklif edilmişse de, giordano bruno (ki o da bir copernicusçuydu; hatta daha ateşli bir copernicusçu) gibi fikirlerinden ötürü yakılabileceğinden korkarak teklifi geri çevirmiştir. hem annesi bir dönem cadı olmakla suçlanmış hem de copernicus'un heliocentric görüşünü benimsemişti; giordano bruno bir kere yakılmışsa, kepler'in iki kere yakılması gerekebilirdi.

    görüldüğü gibi, kepler'in yaşamı gerekçelendirmelerle dolu. herhangi birimizin yaşamı gibi aslında... gerekçelendirme yaşamın her anına sızmıştır; fikri mücadelelerin arka plânında yatan tutarlı seyirler, gözlemler, analizler, tasımlar hep gerekçelendirmelerin ürünü olmak durumundadır. yoksa absürdlüğe mahkûm bir ilim hayatımız olur. birbirinden kopuk temellendirmeler ve gerekçelendirmeler, yaşam seyrimizin ne kadar da soysuzca geçip gittiğini gösterebilir. rüzgâr nereye savurursa, orada kalmayı marifet bellemememiz gerekir; rüzgâra karşı durup, kepler'in yaptığı gibi, kendi gerekçelerimizle dünyayı değiştirmeye kalkışmamız gerekir. nitekim daha önce bunu yapanlar da hep, kendi tutarlılıklarıyla ve gerekçelendirmeleriyle yaptılar.
51 entry daha
hesabın var mı? giriş yap