7 entry daha
  • iran sinemasının başyapıtlarından olduğu şüphesiz. iran sinemasını bana sevdiren unsurların hepsini de ayrıca içeriyor. basit görünen katman katman derin ve, özellikle de bu filmde, yönetmenin seyircisine bilerek bıraktığı boşlukları seyirci kendisi çok rahat bir şekilde doldurabiliyor. zira bir şeyin şiirsel ve duygu dolu olması için ağdalı olmasına gerek yok ve yönetmen filmin duygu dozajını ayarlamayı çok ama çok iyi başarmış--ben de sanırım filmin en çok yalınlığını sevdim. sonuçta gözleri görmeyen masum bir çocuk ve gaddar babasından gayet klişe ve laçka laçka bir samanyolu tv kıssadan hisseler dizisi konusu çıkarılabilirdi, ancak bu filmde hiçbir şey eğreti durmuyor.

    filmde iyi ile kötü arasındaki mücadeleyi görebiliyoruz. iyiyi gözleri görmeyen muhammet simgelerken, kötü, zalim ve sevgisiz baba karakterinde vücut buluyor. nine de babanın bir nevi vicdanı ve iyinin koruyucusu rolünde. ama kusurlarıyla ve antagonistik karakteriyle bir bakıma en insani olan da aynı zamanda babanın kendisi çünkü muhammet ve ninesini "insan olamayacak kadar cennetlik" olarak değerlendirmek bence daha uygun olacaktır.

    büyük ihtimalle bütün izleyiciler gibi babaya ilk başlarda öfke duyuyordum. filmin ortalarına doğru ancak, filmin aslında gözleri görmeyen muhammet hakkında değil de babası hakkında olabileceğini düşünmeye başladım. haliyle seyirci olarak baba ile bu aşamada empati kuruyorsunuz, annesine bağırdığı sahnede, aciz ve sefil olduğunu haykırırken. üstüne üstlük hayatta en büyük korkumum bu baba karakteri gibi olmak olduğunu fark ettim. adam her şeyini kaybetmiş ve kaybetmeye de devam ediyor. sefil ve çaresiz olduğunun farkında ve sefillikten kurtulmaya çalışırken sefil yollarla daha da sefilliğin içine batıp kalıyor. çırpındıkça daha da dibe gömülüyor. isyan ettikçe daha fazla cezalandırılıyor. hatta muhammet'in kör olmasına rağmen algısının babasından daha açık ve asıl kör olanın, yani, hazır yönetmen de dini göndermeler yaparken tabir yerindeyse, kalp gözü kapalı olanın aslında baba olduğunu söylemek abes kaçmayacaktır. ve işte tam da bu yüzden, baba karakterinin gözleri açıldığında artık her şey için çok geç ve kendi acısında kavrulmaya devam etmek zorunda. siz de elinizde olmadan onun için üzülüyorsunuz, çünkü sonuçta, ne kadar büyük hatalar yapmış olursa olsun, o da insan.

    muhammet her yerde tanrı'yı dokunarak aradığını ve onu bulduğu zaman söyleceklerini anlattığı ve ustasına ''kimse beni sevmiyor, istemiyor, ninem bile'' diyerek, terkedilmişlik hissini hıçkırarak dışa vurduğunda ağlamayan var mıdır bilmiyorum. düşündükçe bile gözlerim doluyor.

    -- spoiler--

    yönetmene bir gün kendisiyle tanışma fırsatı bulursam eğer neden tanrının renginin filmde sadece ölümde görülebildiğini soracağım.

    -- spoiler--
103 entry daha
hesabın var mı? giriş yap