7 entry daha
  • bu filmin ismini ne zaman duysam aklıma 6 yıl önce çekilmiş benzer sularda bir film geliyor: henry portrait of a serial killer.

    filmler neredeyse abi kardeş gibi, ikisi de seri katilleri konu alıyor, ikisi de cüretkar, kanlı, çarpıcı, ikisi de rahatsız edici ve ikisi de farklı yapılarını bir adım ileriye götürüp seri katil karakterlerle -neredeyse diyelim- katharsis sağlamaya çalışıyor.

    ancak bugün kült olarak anılan iki filmin arasında tuhaf bir nüans var; man bites dog yaşanmamış bir olayı belgeselmişcesine işlerken, henry.. ise yaşanmış bir olayı kurmaca olarak sunuyor. bana henry: portrait of a serial killer'ın daha gerçekçi gelmesi de büyük ihtimalle bununla alakalı. topiğimizin konusu man bites dog ise herkese ilginç gelebilecek çıkış noktasını, daha ismiyle bile "sizin başınıza gelmemesi için hiçbir sebep yok" göndermesi ile sağlam zeminlere oturtturma çabasına girişiyor. başroldeki amcamın deli dumrul oyunu da başarıyı getiriyor. öte yandan filmin görsel yapısına etki edecek bir kaç tercih ve senaryoya değecek bi iki kalem darbesi filmi daha gerçekçi ve bugün olduğundan çok daha önemli hale getirebilecekmiş sanki. ama "muallak konuşma charles, ne yapsalar daha iyi olurmuş söyle biz de bilelim" diye soracak olursanız verecek net bir cevabım yok. zaten olsa bugün burda değil cannes'da olurduk.

    velhasılı kelam sinefil adamın her ikisini de izlemesi deneyimlerine deneyim katar, şık olur, gereklidir. hatta zorlasak bi iki açıdan "elzemdir" de diyebiliriz ama ne gerek var.
23 entry daha
hesabın var mı? giriş yap