38 entry daha
  • masal gibi bir sehir gercekten.

    ilk gittigimde londra'da gecirdigim onca gune pisman olup keske daha onceden gelseymisim dedim. sehir oyle bir guzel kokuyordu ilk ayakbastigim sabah saatlerinde, sanki kocaman bir firinda birbirinden guzel kekler pastalar yapiliyordu. sonradan scotch whiskey heritage center'da lowlands'te uretilen viskilerin kokusunu aldigimda sehir acaba viski mi kokuyor diye gecirdim icimden.cunku ayni cikolatali kurabiye kokusu hakimdi..

    insanlari da kokusu gibi ayri guzeldi sehrin. sabahin korunde nereye gidicez simdi diye haritadan bulmaya calisirken daha yardim bile istemeden insanlar teklifsiz yardimci olmaya calisti. kalacagimiz otelin sahibi sabahin korunde ucret almadan kahvalti ikram etti ve normal check-in saatinden saatler once odamiza girmemize izin verdi. geceleri yorgun odamiza donerken viskilerine ortak olmamiz icin 'olumu gor, allah adi verdim' gibisinden israrlarla bizi bara buyur etti. kiz arkadasimla birlikte iki gecelik konaklamamiz boyunca iskoc misafirperverliginin guzel orneklerinden birine tanik olduk..(hotel ceilidh-donia)

    sonra tirmandigimiz arthur's seat'ten, calton hill'den hayatimizda gordugumuz en guzel manzaralardan birini kazidik bellegimize. etraftaki sokak muzisyenlerinin caldigi gayda sesleri, icinde bulundugumuz fantastik filmin soundtrackleriymis gibi geldi kulagimiza. erkeklerin etek giymesine alistik. giydikleri eteklerin desenlerinin bile sadece kendi klanlarina ozgu oldugunu, iskoclarin dost ve dusman klan mensuplarini bu farkli ekoseler sayesinde tanidigini ogrendik, sasirdik. birazcik da sansli oldugumuz icin tum klanlarin katildigi royal mile'daki gecis torenini izleme sansi bulduk, yuzyillardir suren bir gelenegin gorkemine sahit olduk. whiskey heritage center'da viskinin tarihine bir yolculuk yaptik, o leziz iskoc viskilerinin nasil uretildigini bastan sona gozlemledik ve tatma firsati bulduk. dunyanin turist cekme amaciyla kurulan en eski eglence merkezini, camera obscura'yi gezdik, gormenin inanmaya yetmeyecegini anladik. sokaklarda, caddelerde gordugumuz yuzlerce unlu mucit heykelinden iskoclarin gundelik hayatimizda yaptiklari buluslarla nasil da buyuk bir yer kapladiklarini hayretle ogrendik. o devasa gotik binalarin, anitlarin yaninda kucucuk kaldik, etkilendik.. 2 gun boyunca ayaklarimiz patlayana kadar gezdik, kilometrelerce yuruduk ama gorulmedik tek bir sokagin varligi bile huzursuz etti, az gezdik diye pisman olduk.. isterdik ki agustos'ta baslayan festivallerine de kalalim, o guzel sehir nasil da karnaval alanina donusuyor gorelim ama vaktimiz yetmedi. gordugumuz her iskoc yine gelin dedi, ilk firsatta yine gidecegiz sanirim.
304 entry daha
hesabın var mı? giriş yap