84 entry daha
  • bazı kitaplar vardır. kahramanları daha baştan yazgılıdır. josef k uyanır, davanın içinde bulur kendini. yapılacak çok fazla bir şey yoktur. k, yaşamına devam ettiği her an, bu pisliğin içine giderek batar. her an daha fazla ötekileşir toplum nezdinde, daha da çaresizleşir. (genel olarak distopya yazınlarında incelenen budur.)
    bu tip kitapların kahramanını kendimizle, mekanını kendi dünyamızla karşılaştırarak çıkarımlar yapmaya, anları daha nitelikli yaşamaya, yorumlamaya çalışırız. bir tarafta bu genel olumsuz hava, diğer tarafta her an soluduğumuz hava vardır. biz, soluduğumuz her saniye, o olumsuz havayı mücadele azmine dönüştürmeye çalışırız. "-her şeye rağmen" yaparız bazı şeyleri. "insan bedeniyle sınırlandırılmıştır daha baştan, fakat" diye cümleler kurarız. ne olup olmadığımızı görürüz bu tip kitaplarda, onları bu yüzden severiz.

    bir de başka tür kitaplar vardır, suç ve ceza'nın da aralarında bulunduğu. kahramanlar, değişen olaylara göre yeni tutumlar bellerler. bu kitaplar, hayatın tam ortasına dalar girer, belki yazmaya başladığında yazarının bile tahmin edemediği yerlere gider. (fiil çekimlerinde, geniş zamandan, 'ortaya karışık' zamana geçiyorum, ne bu tutarsızlık demeyesin)

    raskolnikov, rutubetli, berbat odasında, yatağında oturuyor, 'suç' hakkında düşünüyordur. okulu bırakmıştır çeşitli nedenlerden. yalnızdır. 23 yaşında dünyayı değiştiremeyeceğini bilir, korkunç zeki ve gerçekçidir zira. dünyayı değiştirecek adam olma sürecini kafasında oturtmuştur. okulu bırakmak bunun ilk adımı, cinayet (ve getirisi para) ikinci adım olacaktır.

    burada kitaptan bağımsız bir paragrafa girişeyim. üniversite öğrencisi olup da, bu kitabı okuyan insanlar için raskolnikov çok çok önemli bir figür. aradan 150 yıl geçmiş olmasına rağmen dünya aynı boktanlığını koruyor. bir kitabın okuyucusunun genelde kendini kahramanla özdeşleştirerek, nesnelliğini ve kitabın bütününü kavrayabilme olasılığını düşürür. bunu bildiğim halde, hatta biraz sonra yazacaklarım için kendimden tiksineceğini bildiğim halde diyorum ki: yazar, bu kitapta beni anlatmış. sadece ben değil, hemen her evrenkent'li delikanlıyı ve hamfendiyi anlatmış.

    sinirlendiğim nokta ise $u. dostoyevski kendi içindeki "toplumcu mu bireyci mi olmalı?" sorusunu kitabın sonunda o denli yoğun ve kitabın bütünlüğünü bozacak şekilde işliyor ki hem edebi değerden kaybediyor -nabokov da bu açıdan, raskolnikov'un aşkını açıkladığı ve aflar dilediği sahne, yani toplumsal-bireysel ahlak çaprışıklığı yüzünden kitabı yerden yere vuruyordu-, hem de bir üniversite öğrencisi için tüm umudun yokolduğu bir portre çiziyor. iki açıdan da kötü.

    raskolnikov, napolyon olamayacağını anladığı sahneden devam edelim. intihar etmek istiyor, ki yapması gereken o. ama vazgeçiyor. 'napolyon olmasa da kendi çapında bir birey' olmak için değil. resmen teslim oluyor raskolnikov. toplumla uzlaşıyor. hatta başkentin en önemli meydanında eğiliyor, yeri öpüyor. onurunu kurban ediyor toplumla uzlaşırken. burasıyla sınırlı kalsa, dostoyevski'nin tercihidir der, geçeriz. kitap ise daha da trajik bitiyor.
    raskolnikov'un, 'tanrıya inanmıyorum ama bir aşk var' dediği an işte, onun asıl ölümüdür. bâkir olarak self sacrifice'ıdır hatta tanrıya kendini sunuşudur. uzlaşı safhası da rafa kalkmış, kanıksamıştır artık pozisyonunu, sahiplenmiştir ve hatta istiyor, seviyordur o pozisyonu.

    günümüze yontalım. üniversite bitiyor. napolyon olamadın, sevmeyeceğin bir iş seni bekliyor. işte burada intihar etmeyip çalışmaya başlamak demek, uzlaşı demek oluyor, yani yeri öpmek.
    "elimde değil ne yapayım, aslında bu da güzel, seviyorum bu işimi" diye kendini en sonunda inandırdığın an da ruhundaki raskolnikov, aşık olduğunda 'raskolnikovun gerçekten ölmesi' gibi tamamen ölmüş oluyor.
    artık ebedi kürek mahkumusun, farkında değilsin. artık kimse senin romanını yazmaz, hikayeni de merak etmez, o kitap orada biter.
    hatta artık, 'geçmişteki sen' bile senin hakkında en fazla tek bir cümle söyleyebilir.

    "kestane ağacının altında sen beni sattın ben de seni."

    ***

    (fi tarihinde -5 ay evvel- yazılmış entry dedik, yine de noktasına dokunmadan yolladık)
208 entry daha
hesabın var mı? giriş yap