8 entry daha
  • filmin hemen başında, sessizliği delen tik-taklar adeta çizilecek portrelerin habercisidir. zira bir süre sonra sesler kişiyi sarsacak raddeye varır. bergman'ın takındığı teatral üslup, izleyeni bir anda sahnenin içine doğru çeker.

    artık kaçınılmaz sondan kurtuluş yoktur ve insan kendini kurgunun tam ortasında bulur. ancak kurgu diye adlandırdığımız senaryo, aslında gerçeğin ta kendisidir. rahibin ölüm üzerine söylediği sözlerse, dikkatli gözlerden kaçması mümkün olmayacak kadar derin anlamlar muhteva etmektedir.

    bergmanı ve onun yarattığı karakterleri seyretmek dostoyevski okumak gibidir adeta.

    "dostoyevski'nin dünyası, tutkudan doğan bir yaratıştır ve onu değerlendirebilmek için de tutkulu olmak gerekir. hiçbir zaman tatlı bir huzur duygusu ile rahata kavuştuğumuz olmaz dostoyevski'nin dünyasında; hiçbir zaman kendimizi vakaların dışında kalan, kudurmuş denizin dalgalarını kıyıdan seyreden bir seyirci durumunda hissetmeyiz. trajediye biz de karışırız, vakaların akışına biz de kendimizi kaptırırız; kahramanlarının bunalımlarına katılırız; onların problemleri bizi de aşırı derecede heyecanlandırır, duygulandırır.

    dostoyevski kendi yakıcı havasına bizi de sokar; soluğumuz kesilerek, başımız dönerek, ruhun uçurumlarına doğru inmeye zorlar bizi. şakaklarımız onunkiler gibi atmaya başladığı zaman, aynı esrarlı tutku bizi de pençesine aldığı zaman, sonunda onun eserine girebiliriz ve onu kendimize mal edebiliriz. "

    bu filmi pera müzesindeki gösterimde seyrettikten sonra çıkışta biri yanındakine, ruhunun daraldığını ve sıkıldığını söylüyordu. hayatla, başkalarıyla ama daha çok kendisiyle yüzleşme cesaretine sahip olmayanlar izlemesin derim ben baştan. hele hele, kitle endüstrisinin izlemek için dayattığı, insanda kalıcı herhangi bir tesiri olmayan sözüm ona filmleri sevenler.

    adorno’nun sözünü ettiği modern toplumun sözde öznesi olan birey için zordur bergman, dostoyevski ve onun gibileri kabullenmek. ülkemizde, insanın ufkunu açan, bireylerin düşünce iklimini zenginleştiren ve karşılıklı sevgi ve saygıyı belirginleştiren gündeminin tartışılmalarından bulunacak ilk fırsatta, geriye kalan azınlık tarafından izlenilmesi gereken mütevazı bir filmdir çünkü bu.

    (alıntı yapılan paragraf için kaynak: stefan zweig, üç büyük usta, çeviren: ayda yörükan, doğubatı yayınevi, ankara, 2014, s. 177)
52 entry daha
hesabın var mı? giriş yap