1 entry daha
  • ilk 15 dakikadan sonra izleyip izlememek arasında gidip geliyordum.bittiğinde ise bir vay be çektiğim filmdi.
    büyük bir hikaye anlatmak derdinde değil.ucuz kahramanlıklara yer verilmemiş,duygu sömürüsü yapılmamış,herşey olduğu gibi sadece insana ait olan değerler üzerinden ilerleyen,sade ve sade olduğu kadarda etkileyici bir film olmuş.özellikle filmin baş adam aktörü olan george hoog'un yaşadığı değişimin mükemmelliği müthiş.ilk başlarda tek derdi savaş hakkında birkaç fotoğraf çekmek olan bu adamın daha sonra yetim çocukları nasıl sahiplendiğini görünce bunu anlayabiliyorsunuz.ama bu değişimin nedenini bizde bilmiyoruz.yönetmenin de bildiğini sanmıyorum.eğer olsaydı zaten bize ipucu vermekten çekinmezdi.
    pearson ise kendisinin de dediği gibi ilk başlarda biz onun bir aziz olduğunu düşünmüştük.ama onun da yardıma ihtiyacı olduğunu,aslında tam olarak kafamızda canlandırdığımız bir karakter olmadığını,asıl iyilik meleği karakterin hogg olduğunu sonradan öğreniyoruz.çünkü pearson bunu belirli bir ölçüde kendi vicdanını rahatlatmak amacıyla yaparken hogg bunu tamamen insani nedenlerle yapıyor.işi ilginç kılan,filmi benim gözümde değerli kılan işte bu.
    hogg'un müthiş bir değişim yaşayarak kendi içerisin de barındırdığı insanı ortaya çıkarması yaşadığı ağır bir travmayla, o çocuklardan birinde kendini görmesiyle veya birilerine yaranmak istemesiyle alakalı değil.tamamen insani nedenlerle yapıyor.
    ya da ben çok safım.
9 entry daha
hesabın var mı? giriş yap